Yasin Suresi Türkçe Okunuşu
Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.
1 | Yâsîn |
2 | Vel Kur’ân-il hakîm |
3 | İnneke leminel murselîn |
4 | Alâ sırâtin mustakîm |
5 | Tenzîlel azîzirrahîm |
6 | Litunzira kavmen mâ unzire âbâuhum fehum gâfilûn |
7 | Lekad hakkal kavlu alâ ekserihim fehum lâ yu’minûn |
8 | İnnâ cealnâ fî a’nâkihim aglâlen fehiye ilel ezkâni fehum mukmehûn |
9 | Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min galfihim sedden feağşeynâhum fehum lâ yubsirûn |
10 | Ve sevâun aleyhim eenzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn |
11 | innemâ tunziru menittebazzikra haşiyerrahmâne bilgaybi febeşşirhu bimağfiretiv ve ecrin kerîm |
12 | İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârehum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn |
13 | Vadrib lehum meselen ashâbel karyeh. İz câehel murselûn |
14 | İz erselnâ ileyhi musneyni fekezzebûhumâ fe azzeznâ bisâlisin fekâlû innâ ileykum murselûn |
15 | Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ vemâ enzelerrahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn |
16 | Kâlû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum lemurselûn |
17 | Vemâ aleynâ illel belâgul mubîn |
18 | Kâlû innâ tetayyernâ bikum lein lem tentehû le nercumennekum vele yemessennekum minnâ azâbun elîm |
19 | Kâlû tâirukum meakum ein zikkirtum bel entum kavmun musrifûn |
20 | Vecâe min aksalmedineti raculun yes’â kâle yâ kavmittebiul murselîn |
21 | İttebiû men lâ yeselukum ecran ve hum muhtedûn |
22 | Vemâ liye lâ a’budullezî fetarenî ve ileyhi turceûn |
23 | Eettehizu min dûnihî âliheten in yuridnirrahmânu bi-durrin lâ tuğni annî şefâatuhum şey’en velâ yunkizûn |
24 | İnnî izen lefî dalâlin mubîn |
25 | İnnî âmentu birabbikum fesmeûn |
26 | Kîledhulil cennete, kâle yâleyte kavmî yâ’lemûn |
27 | Bimâ gaferelî rabbî ve cealenî minel mukremîn |
28 | Vemâ enzelnâ alâ kavmihî min badihî min cundin minessemâi vemâ kunnâ munzilîn |
29 | İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâhum hâmidûn |
30 | Yâ hasreten alel ibâdi mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânûbihî yestehziûn |
31 | Elem yerev kem ehleknâ kablehum minel kurûni ennehum ileyhim lâ yerciûn |
32 | Ve in kullun lemmâ cemî’un ledeynâ muhdarûn |
33 | Ve âyetun lehumul ardul meytetu ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhu ye’kulûn |
34 | Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîliv ve a’nâb ve feccernâ fîha minel uyûn |
35 | Liye’kulû min semerihî vemâ amilethu eydîhim efelâ yeşkurûn |
36 | Subhânnellezî halekal ezvâce kullehâ mimmâ tunbitul ardu ve min enfusihim ve mimmâ lâ ya’lemûn |
37 | Ve âyetun lehumulleyu neslehu minhunnehâre fe izâhum muzlimûn |
38 | Veşşemsu tecrî limustekarrin lehâ zâlike takdîrul azîzil alîm |
39 | Velkamere kaddernâhu menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm |
40 | Leşşemsû yenbegî lehâ en tudrikel kamere velelleylu sâbikunnehâr ve kullun fî felekin yesbehûn |
41 | Ve âyetul lehum ennâ hamelnâ zurriyyetehum fil fulkil meşhûn |
42 | Ve halâknâ lehum min mislihî mâ yarkebûn |
43 | Ve in neşe’ nugrıkhum felâ sarîha lehum velâhum yunkazûn |
44 | İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn |
45 | Ve izâ kîle lehumuttekû mâ beyne eydîkum vemâ halfekum leallekum turhamûn |
46 | Vemâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn |
47 | Ve izâ kîle lehum enfikû mim mâ rezakakumullâhu, kâlellezîne keferû, lillezîne âmenû enut’ımu menlev yeşâullâhu et’ameh, in entum illâ fî dalâlin mubîn |
48 | Ve yekûlûne metâ hâzel va’du in kuntum sâdikîn |
49 | Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te’huzuhum vehum yehissimûn |
50 | Felâ yestetîûne tavsıyeten velâ ilâ ehlihim yerciûn |
51 | Ve nufiha fîssûri feizâhum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn |
52 | Kâlû yâ veylenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânu ve sadekal murselûn |
53 | İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâ hum cemî’un ledeynâ muhdarûn |
54 | Felyevme lâ tuzlemu nefsun şeyen velâ tuczevne illâ mâ kuntum tâ’melûn |
55 | İnne ashâbel cennetil yevme fîşuğulin fâkihûn |
56 | Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin alel erâiki muttekiûn |
57 | Lehum fîhâ fâkihetun ve lehum mâ yeddeûn |
58 | Selâmun kavlen min rabbin rahîm |
59 | Vemtâzul yevme eyyuhel mucrimûn |
60 | Elem a’hed ileykum yâ benî âdeme en lâ tâ’buduşşeytân innehû lekum aduvvun mubîn |
61 | Ve enî’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm |
62 | Ve lekad edalle minkum cibillen kesîran efelem tekûnû ta’kılûn |
63 | Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn |
64 | lslevhel yevme bimâ kuntum tekfurûn |
65 | Elyevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn |
66 | Velev neşâu letamesnâ alâ a’yunihim festebekus sırâta fe ennâ yubsirûn |
67 | Velev neşâu lemesahnâhum alâ mekânetihim femestetâû mudıyyev velâ yerciûn |
68 | Ve men nuammirhu nunekkishu filhalkı, efelâ ya’kilûn |
69 | Ve mâ allemnâhuşşi’ra vemâ yenbegî leh in huve illâ zikrun ve kur’ânun mubîn |
70 | Liyunzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlu alel kâfirîn |
71 | Evelem yerav ennâ halaknâ lehum mimmâ amilet eydîna en âmen fehum lehâ mâlikûn |
72 | Ve zellelnâhâ lehum feminhâ rekûbuhum ve minhâ ye’kulûn |
73 | Ve lehum fîhâ menâfiu ve meşâribu efelâ yeşkurûn |
74 | Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehum yunsarûn |
75 | Lâ yestetîûne nasrahum ve hum lehum cundun muhdarûn |
76 | Felâ yahzunke kavluhum. İnnâ na’lemu mâ yusirrûne vemâ yu’linûn |
77 | Evelem yeral insânu ennâ halaknâhu min nutfetin feizâ huve hasîmun mubîn |
78 | Ve darebe lenâ meselen ve nesiye halkah kale men yuhyil izâme ve hiye ramîm |
79 | Kul yuhyihellezî enşeehâ evvele merrah ve huve bikulli halkın alîm |
80 | Ellezî ceale lekum mineşşeceril ahdari nâren feizâ entum minhu tûkidûn |
81 | Eveleysellezî halakassemâvati vel arda bikâdirin alâ ey yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm |
82 | İnnema emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehû kun, feyekûn |
83 | Fesubhanellezî biyedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn. |
36-YÂSÎN
Sûre, ismini iki harften ibaret olan ilk âyetten almıştır. Mekke'de inmiştir. 83 (seksenüç) âyettir. Sûreye isim olarak verilen "yâsîn"in, genellikle "Ey insan!" manasına geldiği kabul edilir. Bununla kasdedilen, Hz. Peygamber'dir. Yâsîn sûresi Kur'an'ın kalbi kabul edilmiş ve müslümanlar arasında ayrı bir önem kazanmıştır. Fazileti hakkında hadisler vardır. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
2. Hikmet dolu Kur'an hakkı için,
3. Sen şüphesiz peygamberlerdensin.
5. (Bu Kur'an) üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
6. Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.
7. Andolsun ki onların çoğu gafletlerinin cezasını hak etmişlerdir. Çünkü onlar iman etmiyorlar.
8. Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır.
9. Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.
10. Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
11. Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve görmeden Rahmân'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.
12. Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) sayıp yazmışızdır.
13. Onlara, şu şehir halkını misal getir: Hani onlara elçiler gelmişti.
14. İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik. Onları yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz! dediler.
15. Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahmân, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.
16. (Elçiler) dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.
17. "Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir" dediler.
18. (Bunun üzerine onlar:) Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler.
19. Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz.
20. Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz!"
21. "Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir."
22. "Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Halbuki, hepiniz O'na döndürüleceksiniz."
23. "O'ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefâati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar."
24. "İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum."
25. "Şüphesiz ben, Rabbinize inandım, beni dinleyin."
26. Ona: Cennete gir" denilince. "Keşke, dedi, kavmim bilseydi!"
27. "Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını !"
28. Biz ondan sonra, onun milletini helâk etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik.
29. (Onları helâk eden) korkunç sesten başka bir şey değildi. Birdenbire sönüverdiler.
30. Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.
31. Müşrikler görmüyorlar mı ki, onlardan önce nice kavimler helâk ettik. Onlar tekrar dönüp de bunlara gelmezler.
32. Elbette onların hepsi (kıyamet gününde) karşımızda hazır bulunacaklar.
33. (Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir delildir. Biz ona yağmurla hayat verdik ve ondan dane çıkardık. İşte onlar bundan yerler.
34. Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık.
35. Ta ki, onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâla şükretmeyecekler mi?
36. Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ı tesbih ve takdis ederim.
37. Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.
38. Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah'ın takdiridir.
39. Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.
41. Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için büyük bir ibrettir.
42. Onlar için, bunun gibi binecekleri başka şeyler de yarattık.
43. Dilesek onları suda boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar.
44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ve belli bir zamana kadar dünyadan faydalandırmamız müstesnadır.
45. Onlara yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işlerde Allah'tan korkun; umulur ki size merhamet olunur denildiğinde (aldırmazlar).
46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmeyedursun, ille de ondan yüz çevirmişlerdir.
47. Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah'ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz.
48. Onlar: Eğer gerçekten doğru söylüyorsanız, bu tehdit ne zaman gerçekleşecektir? derler.
49. Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.
50. İşte o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
51. Nihayet Sûr'a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.
52. (İşte o zaman:) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahmân'ın vâdettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler.
53. Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar.
54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.
55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler.
56. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.
57. Orada onlar için her çeşit meyve vardır. Bütün arzuları yerine getirilir.
58. Onlara merhametli Rabb'in söylediği selam vardır.
59. "Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar!"
60. "Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır" demedim mi?
61. "Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur" demedim mi?
62. Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?
63. İşte, bu size vâdedilen cehennemdir.
64. İnkârınız sebebiyle bugün oraya girin!
65. O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.
66. Dilesek onların gözlerini büsbütün kör ederdik. O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlar, ama nasıl göreceklerdi?
67. Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!
68. Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?
69. Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.
70. Diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.
71. Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere onlar için birçok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır.
72. Bu hayvanları onların emrine verdik. Onların bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını besin olarak yerler.
73. Bu hayvanlarda onlar için nice faydalar ve içilecek sütler vardır. Hâla şükretmezler mi?
74. Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah'tan başka ilâhlar edindiler.
75. Halbuki ilâhların onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir.
76. (Resûlüm!) O halde onların sözleri sakın seni üzmesin. Kuşkusuz biz, onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.
77. İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.
78. Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor.
79. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.
80. Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O'dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz.
81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.
82. Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.
83. Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah'ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O'na döneceksiniz.