“Hani bir zaman sizin için denizi yarmıştık. Sizi kurtarıp, Firavun’u ve adamlarını suda boğmuştuk. Siz de bakıp duruyordunuz.” (Bakara 50)
“Biz de ayetlerimizi inkâr ettikleri ve onlara kulak vermedikleri için kendilerinden intikam aldık ve hepsini denizde boğduk.” (Araf 136)
“Rablerinin ayetlerini yalanladılar. Biz de günahları yüzünden onları helâk ettik. Firavun ile arkasından gidenleri suda boğduk. Hepsi de zalim idiler. (Enfal 54)
“Derken Firavun, Musa’yı ve İsrailoğullarını Mısır’dan sürmek istedi. Biz de onu ve beraberindekilerin hepsini suda boğduk. (İsra 103)
“İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın adamları “Eyvah, yakalandık!” dediler. Musa: “Hayır, asla! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolu gösterecektir.” dedi. Bunun üzerine Musa’ya: “Vur asan ile denize!” diye vahyettik; vurunca deniz hemen yarılıverdi ve her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. Ötekilerini de buraya yaklaştırdık. Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık, sonra da ötekileri suda boğduk. (Şuara 61-66)
Kur’an-ı Kerim, zikrettiğimiz ayet-i kerimeler ile Firavun’un akıbetini haber vermekte; Firavun ile ordusunun denizde boğulduklarını bildirmektedir. Şimdi, Kur’an’ın şu ayet-i kerimesine dikkat edelim. Ankebut suresi 48. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: “Resulüm! Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.”
Bu ayet-i kerimenin açıkça beyanına göre, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) okuma-yazma bilmiyordu. Ne bir harf yazmış, ne de bir harf okumuştu. Peki hal böyle iken, nasıl oluyor da kendisinden asırlar önce yaşamış Firavun’dan ve onun denizde boğulma akıbetinden haber veriyor?
Nasıl haber verdiği sorusunun cevabını sonraya bırakalım ve şimdi şu sorunun cevabını arayalım: Acaba gerçekten de Firavun suda boğularak mı ölmüştür? Firavun’un akıbetine dair Kur’an’ın verdiği haberi tarih tasdik ediyor mu?
Şimdi, bu konuyla ilgili olarak İngiltere’de British müzesindeki Firavun zamanından kalma 6 no lu Mısır papirüsündeki yazıyı okumak istiyoruz:
“Sarayın beyaz odasının muhafızı, kitaplarının reisi Amenamoni’den kâtip Penterhor’a:Bu mektup elinize ulaştığı vakitte ve noktası noktasına okunduğu zaman, kalbini müteessir edecek bir halde olan acıklı felaketi, dalgalarda boğulma felaketlerini öğrenerek kalbini kasırga önündeki yaprak gibi en şiddetli ıstıraba teslim et. Musibet şiddetli, zaruret birden bire onu zabdetti. Sular içinde uyku, canlıyı acınacak bir şey yaptı. Reislerin ölümünü, kavimlerin efendisini, şarkların ve garpların kralının mahvolmasını tasvir et. Sana gönderdiğim haber hangi habere kıyas edilebilir?”İşte bu yazıtta Mısır Firavun’unun denizde boğulduğu açıkça anlatılmaktadır. Yani 6 no lu Mısır papirüsü Kur’an’ın verdiği haberi tasdik etmektedir. Kur’an’ın verdiği haber, tarihi yazıtlarla da doğrulanmıştır.
O halde şimdi ilk sorumuza dönüyoruz: Bir harf yazmamış ve bir harf okumamış bir insan, kendinden asırlar önce yaşamış bir kişinin feci akıbetini nereden biliyor ve nasıl öğrenmiş? Eğer Kur’an’ı Allah’ın kitabı olarak kabul etmezsek, bu soruya nasıl cevap veririz? Yoksa sadece “tesadüf” deyip geçecek miyiz? Hayır, tesadüf olamaz. Bu sorunun bir cevabı olmalı…
Bu sorunun tek bir cevabı vardır ki o da şudur; Bu kitap, ezelden ebede kadar bütün zamanları bilen Allah-u Teâlâ tarafından nazil olmuş bir kitaptır. Allah-u Teâlâ, Kur’an’ın bir mucizesi olarak, geçmiş zamanda olmuş ve gelecek zamanda olacak haberleri Kur’an ile bildirmiş ve bu haberleri Kur’an’ın bir mucizesi yapmıştır…”
Evet Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğunu inkâr edenler Kur’an’ın mucizevi bir şekilde vermiş olduğu Firavun’un denizde boğulması haberini ve Kur’an’ın diğer gaybi haberlerini ne ile izah ediyorlar? Bu kitabın Allah’ın kitabı olduğunu kabul etmemek, hakikate göz kapatmak ve hakkı inkar etmek demektir. Kur’an gaybdan verdiği haberlerin doğruluğu ile Allah’ın kitabıdır ve onun kelamıdır.