paylaş
FaceBook
  Sual: Hak sahibi ölmüşse veya sağ ise kul hakkından nasıl kurtuluruz?
  CEVAP
1 Kul hakkı beş türlüdür:
2 Mali [Parasal]
3  Nefsi [hayati yönden]
4  Irzi [Haysiyetle ilgili]
5 Mahremi [Namusla ilgili]
  Dini.
1-  Mali olan kul hakları:
  Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak, sahte para vermek, başkasının malına zarar vermek, yalancı şahitlik, rüşvet almak gibi.

Bu haklar için sahibi ile helalleşmek gerekir. Dünyada helalleşmezse, ahirette sevapları ona verilerek helalleştirilecektir. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, salih bir fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Salih fakir yoksa, İslamiyet'e hizmet eden hayır kurumlarına, vakıflara verilir. Kendi salih akrabasına, fakir olan ana babalarına, çocuklarına hediye olarak vermesi de, caiz olur. Bunları yapmak imkanını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin af olunmaları için dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa, ahirette af olunması, çok güç olur.

2- Nefsi, yani hayati günah olan kul hakları:
Adam öldürmek, bir uzvunu kesmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir.

Önce tevbe eder. Adam ölmüş ise, velisi ile helalleşmek gerekir. Velisi isterse af eder. İsterse belli bir mal ister. İsterse, mahkemeye verip, hakimden cezalandırılmasını ister. İslamiyet'te kan davası yoktur.

3- Irza dokunan kul hakları:
Dedikodu, iftira, alay, sövmek gibi haysiyetle, şerefle ilgili şeylerdir.

Tevbe etmek ve helalleşmek lazımdır. Bunlarda vârisleri ile helalleşmek olmaz.

4- Mahremi olan kul hakları:
Başkasının çoluk çocuğuna hıyanet etmek gibi şeylerdir.

Tevbe ve istigfar eder. Fitne çıkmak ihtimali yoksa, sahibi ile helalleşir. Fitne ihtimali varsa helalleşmek yerine, ona dua eder ve onun için sadaka verir. Yaptığı ibadetlerin sevaplarını ona bağışlar. Fitne ihtimali olunca, helalleşirken işlediği günahları bildirmeyip, bendeki bütün haklarını af et demekle yetinir.

5- Dini olan kul hakları:
Akrabasına ve emri altında olanlara doğru din bilgisi vermeyi terk etmek, insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadetlerine mani olmak, onlara kâfir, fâsık demek. Bid’at çıkarıp veya mevcut bid’atleri savunup Müslümanların yanlış inanmalarına ve yanlış ibadet etmelerine sebep olmak. Açıktan oruç yiyerek veya açıktan başka haram işleyerek kötü örnek olmak. Bu günahlar için de tevbe etmek, hak sahipleri ile helalleşmek gerekir.

Sual: Üzerinde kul hakkı olan ne yapmalı?
CEVAP
Üzerinde kul hakkı olan buna tevbe için, kul hakkını hemen ödemeli, onunla helalleşmeli, ona iyilik ve dua etmeli. Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona dua, istigfar edip vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine bağışlamalıdır. (Sefer-i Ahiret)

Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevaptır. Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m.66, 87)

Kıyamet günü, hak sahibi, hakkından vazgeçmezse, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemaat ile kılınmış, kabul olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sahibine verilecektir. (Dürr-ül Muhtar)

Kul hakkını, Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan günahların affı güç ve azapları daha şiddetlidir. Başkasının hakkını yiyen, hak sahipleri ile helalleşmedikçe affa uğramaz. Yani üzerinde kul veya hayvan hakkı bulunanı Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehenneme girip, cezalarını çekeceklerdir. (Hadika)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müflis, şu kimsedir ki, kıyamette, defterinde pek çok namaz, oruç ve zekat sevabı bulunur. Fakat, bazılarına çeşitli yönden zararı dokunmuştur. Sevapları, bu hak sahiplerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilip Cehenneme atılır.) [Müslim]

(Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin, Cennete girer.) [Nesai]

(Kul hakkı, müminin aybı, kusurudur.) [Ebu Nuaym]

Üzerinde kul hakkı bulunanların ruhları Cennete girmez. Salihlerin ruhları kabirlerine gelerek, cesetlerini ziyaret ederler. Vefat eden müminlerin ruhları gelip, dünyada tanıdıklarını sorarlar. (Feraid-ül-fevaid)

Sual: Üzerinde kul hakkı ile ölen kimse, Cennete giremez mi?
CEVAP
Kul hakkı kâfirlik değildir. Sevaplarından bir kısmını vererek kul hakkını öderse, Cehenneme girmez. Sevapları yoksa, kul hakkı olanın günahlarının bir kısmını yüklenir. Cezasını çektikten sonra Cennete gider. Ne kadar çok günahkâr olursa olsun, müslüman, günahlarının cezasını çektikten sonra muhakkak Cennete girer. Fakat Cehennemde ceza çekmek öyle kolay değildir.

İşlenen günahta kul hakkı da varsa, kul hakkını hemen ödemek, onunla helalleşmek, ona iyilik ve dua etmek de gerekir. Kul borcu ile ölürsek, birçok sevabımız hak sahibine verilir, sevabımız kalmazsa, onun günahlarını yüklenmek zorunda kalırız. Şehit olan kimselerin kul borçlarını Allahü teâlâ öder.

Sual: Gayrimüslimlerle çalışıyoruz. Onların hakkını yesek günah olur mu?
CEVAP
Gayrimüslimlere [müslüman olmayanlara] kâfir denir. Bunların inançları, ibadetleri sevilmez. Fakat onları incitmek, kalblerini kırmak haramdır. Gayrimüslimleri gıybet eden, yüzlerine karşı kâfir diyen müslüman cezalandırılır. Çünkü bunları incitmek, mallarına zarar vermek günahtır. (Mülteka) [Kâfirler kendilerini kâfir kabul etmedikleri için kâfirin bile yüzüne karşı kâfir demek günah olur.]

Zimmiye [yani gayrimüslim vatandaşa] zulmetmek, müslümana zulmetmekten daha kötüdür. Hayvanlara işkence, zimmiye işkenceden daha kötüdür. Zimmiyi üzmemek için selamlaşmak ve tokalaşmak caiz olur. Açıkça günah işleyen fâsıka selam vermek de böyle caizdir. (Dürr-ül Muhtar)

Üzerinde kul hakkı bulunanların ibadetleri kabul olmaz, Cennete giremez. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir.

Savaş hâli hariç, kâfirleri öldürmek de haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Arkadaşını öldüren, ümmetimden değildir. Öldürülen kâfir olsa da yine böyledir.) [Hadika]

(Zimmiyi öldüren, Cennetin kokusunu alamaz.) [Hadika]

(Zimmiyi öldürene, Cennet haramdır.) [Ebu Davud]

Sual: Almanya’da Mısırlı bazı fellahlarla çalışıyoruz. Bunlar, "Almanya gayrimüslim ülkedir. Bunların mallarını hile ile almak caizdir" diyerek büyük marketlerdeki etiketleri değiştirip hile yapıyorlar. Kâfirlerin hakkı mühim değil midir?
CEVAP
Kâfirleri incitmek, kalblerini kırmak haram olduğu gibi, hile yapmak, mallarına zarar vermek de haramdır. (Mülteka)

Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa ahirette affı çok güçtür. Kâfirin hakkından kurtulmak, müslümanın hakkından kurtulmaktan daha zordur. Gayrimüslimlerin mallarına, canlarına saldırmak caiz olmadığı gibi kadınlarına, kızlarına saldırmak da caiz değil, haramdır. (Redd-ül Muhtar)

Dâr-ül-harpte, kâfirlerin mal, can ve ırzlarına saldırmak haramdır. Kâfir kadınların başlarına, kollarına, bacaklarına bakmak haramdır. Kâfirin malını almak, kalbini kırmak, müslümanın malını almaktan daha büyük günahtır. Kâfirlerin haklarına dokunmamak, kimseyi dolandırmamak, Müslümanlık icabıdır.

Kâfirlerden de gasp, hırsızlık gibi gayrimeşru yol ile alınan şey, mülk-i habistir, kullanılması haramdır, sahibi bulunmazsa, fakirlere sadaka olarak vermek lazımdır. Hayvan hakkı, insan hakkından, kâfirin hakkı da, hayvan hakkından daha büyük günahtır. Başkasının malını ondan izinsiz alıp, kullanıp, zarar yapmadan yerine bırakmak da haramdır. (Hadika)

Gayrimüslim vatandaşlara da, dünya işleri için, dargın olmak caiz değildir. Onların da, güler yüzle, tatlı dille gönüllerini almak, incitmemek, haklarını ödemek lazımdır.

Müslüman olsun, kâfir olsun, nerde olursa olsun, hiçbir insanın malına, canına ve ırzına, namusuna dokunmak caiz değildir. Kâfir turistler, muamelatta, müslümanların hak ve hürriyetlerine maliktir. Kendi dinlerinin icaplarını yapmakta, ibadetlerini yapmakta serbesttirler. İslamiyet, kâfirlere de, bu hürriyeti vermiştir.

Müslüman, yabancıların kanunlarına karşı gelmemeli, suç işlememelidir.

Fitne çıkmasına sebep olmamalı, hiç kimseye zulüm, işkence yapmamalıdır.

Müslümanlığın güzel ahlakını, şerefini, her yerde herkese göstermeli, her milletin İslam dinine sevgili ve saygılı olmasına sebep olmalıdır. (İslam Ahlakı)

Yabancı bir ilim adamı, İslamiyet’i inceleyip müslüman olduktan sonra, Arap ülkelerine gidince, oralardaki müslümanların yanlış hareketlerini görüyor. (İyi ki sizleri görmeden müslüman oldum. Hayatınızı inceleseydim, müslüman olmazdım) diyor. Ne kadar mühim bir teşhis.

Hiçbir müslümanın, yanlış hareketlerle İslam’a gölge düşürmeye hakkı yoktur. Müslüman, İslam’ın güzel ahlakı ile süslenmeli, Allahü teâlâya karşı günah, kanunlara karşı suç işlemekten sakınmalıdır.

Sual: Kâfir hakkını ödemek, müslüman hakkını ödemek gibi mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Kitapsız kâfirlerin de hakkı geçer mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Almanya’da yaşıyorum. Kâfir komşuyla çocuklar dövüştüğü için sesli tartıştık, karşılıklı kalb kırdık. Ben kendimin haklı olduğuna inanıyorum. Helallik gerekir mi?
CEVAP
O da kendisini haklı kabul ediyordur. Helalleşmek her zaman iyidir. Hele kâfirle daha önemlidir.

Sual: 13-14 yıl önceleri okulda bir Alman arkadaştan bozuk para almıştım ve daha sonra geri vermek nasip olmadı... şimdi ne yapmalıyım?
CEVAP
Bulma imkanı yoksa, mirasçılarını da bulamazsan, müslüman bir fakire o kadar sadaka vermelisin. Bulabilirsen parasını vermen gerekir veya vermeden de helalleşmek ve hediye ettim, senin olsun gibi bir söz söylemesi gerekir.

Sual: Peki, ödünç bir şey alınmışsa (mesela kalem veya kitap) ve geri verilmesi unutulmuşsa, ne yapmalı?
CEVAP
Bunlar da aynı, ya bulup vereceksin veya parasını vereceksin veya helalleşeceksin. Yahut hiç biri mümkün olmazsa, fakire sadaka vereceksin.

Sual: Şaka olarak, bir arkadaşı herhangi bir şekilde korkutmak veya bir eşyasını alıp saklayarak, arattırmak günah mıdır?
CEVAP
Her ne şekilde olursa olsun, üzmek, korkutmak caiz değildir, günahtır. Bıçakla, silahla işaret ederek veya ne şekilde olursa olsun insanları korkutmak doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslümanı korkutmak caiz değildir.) [Ebu Davud]

Birinin unuttuğu eşyasını saklayıp onu arattırmak da korkutmak hükmüne girdiği bildiriliyor. (Envar-ül-kudsiyye)

Sual: Bir kimse hakkını bana helal etti. Aradan bir müddet geçtikten sonra, sana hakkımı helal etmiyorum dedi. Hangisi geçerlidir?
CEVAP
İkisi de geçerlidir. Helal ettim demekle o zamana kadar olan haklarını helal etmiş olur. Helal etmiyorum dedikten sonra da, helal ettiği günden itibaren olan haklarını helal etmemiş olur. Eski kararından vazgeçemez.

Sual: Bir kimse benim malımı çalsa, kapımın önüne kuyu kazıp benim kuyuya düşmeme bir yerimin incinmesine sebep olsa, gıybet ve iftira etse, ben de bu kimsenin bana böyle kötülüklerini olduğunu hiç bilmesem, bu kişi bana gelip, (Senin bana hakkın geçmiş olabilir, bildiğin bilmediğin bütün haklarını bana helal et) dese, ben de, (Bütün haklarımı helal ettim) desem, haktan kurtulur mu?
CEVAP
Evet kurtulur, helal etmiş olursunuz.

Sual: Kalbini kırdığımız bir insandan defalarca özür dileyip, helallik istesek ama o insan ısrarla affetmese ve bize kötü laflar ve beddualar ediyor olsa ne yapmamız gerekir? (O da bizim kalbimizi kırıyor ama biz helal ediyoruz.)
CEVAP
Hak onun helal etmeyebilir. Ahirette terazi kurulacak, sizin ondaki hakkınız alınacak, onun sizdeki hakları alınacak ve helalleştirilecektir. Kabul etmezse, sevaplarınızdan vereceksiniz, sevabınız yoksa, onun günahını yükleneceksiniz. Onun için hiç kimsenin kalbini kırmamalıyız.

Sual: Bir insan bir diğer insana kötülük ettiği zaman buna karşılık kötülük gören kişi beddua ederse bu kişi hakkını almış olur mu?
CEVAP
Daha fazla ederse hakkını alır, hem de daha fazla alırsa bu sefer ötekinin hakkı buna geçer.

Sual: Ve beddua eden kişi ahirette hak talep edecek mi?
CEVAP
Hakkı kadar beddua etmişse hak talebinde bulunamaz. Daha fazla etmişse, bu sefer öteki hak talebinde bulunur.

Sual: Bir insan diğer bir insana sıkıntı veriyor ve bu sıkıntı gören insan hiç karşılık vermiyor yalnız kalbinde sıkıntı veren kişiye karşı kırıklık hissederse, bu sıkıntı veren kişinin dünyada ve ahirette akıbeti ne olur?
CEVAP
Ne kadar alacağı varsa ahirette o kişiye verir. Dünyada başına bela da gelebilir.

Sual: Yazılarınızı ve cevaplarınızı kaynaklara dayanan sağlam delillerle bildirmenizden, müslümanları bilgilendirmenizden ve aydınlatmanızdan dolayı yaptığınız hizmet için, Allahü teâlâ sizlerden razı olsun. Bir bayan olarak şu hususta bilgi almak istiyorum. Şimdiki zamanda kul haklarına riayet eden veya dikkatli davranan hemen hemen yok gibi bir şey. Kul hakkının ödenmesi gerektiğini anlayan kişiler de her neden ise, helalleşmeye gelince, bu işi o kadar basit ve kolay, genel, yuvarlak bir ifadeyle bu yoldan halletmeye kalkıyorlar ki, buna da şaşmamak elde değil.
Biz müslümanız elhamdülillah. Buna göre, iki müslüman birbiriyle helalleşirken, ben sana şunu yaptım veya bilmeyerek bana şundan dolayı hakkın geçti veya ihtiyacım olduğu için çaresiz ve çok zaruretten dolayı şöyle bir hak geçmiş oldu gibi mesnedi söylenerek helalleşmenin daha şık ve dürüst, İslam’a uygun bir şekilde olması gerektiğini biliyorum.
Samimi olarak helalleşmek isteyen, gerçekten Allahü teâlâdan korkan bir kimsenin bir başkasını yuvarlak genel bir ifade ile kandırmasına gerek var mı? Helalleşmeye gelince kaçamaklar var. Mesela kardeş hakkını helal et diyorlar ve kısa yoldan sıvışmanın yoluna bakıyorlar. Hele böyle işleri şimdi, o kadar kolay halletmenin yollarını buluyorlar ki, yüz yüze gelmeden, telefon cihazlarının, elektronik haberleşmelerin arkasına sığınarak bu işi gerçekleştirdik zannediyorlar. Bir kurnazlık yolu ile hallettim derken, kendi kendini kandırmak olmuyor mu?
CEVAP
Müslüman sizin bildirdiğiniz gibi olmalı. Ancak, İslam âlimleri, fitne çıkacaksa, kalb kırılacaksa, darılma olacaksa, o zaman genel helalleşme olmalıdır diyorlar. Konu iyi anlaşılsın diye ağır örnekler vereyim: Mesela bir bayan arkadaşınız size gelip, (Kocanla bir kerecik öpüştük, hakkını helal et dese) ne yaparsınız? Gerçeği söyledi diye belki teşekkür edersiniz ama, içinizi bir kurt yemeye başlar. Belki olaylar büyür de büyür. Yahut kocanız, o bayanın kocasına gidip, (Beyefendi, hanımınızla bir kerecik öpüştüm, hakkını helal et) dese, ne olur? Bir başka şey, (Evinize geldiğimde, siz çay yaparken özel defterlerini karıştırdım, sırlarını hep okudum, hakkını helal et) dese, teşekkür edersiniz ama, kendi kendinize olsun, (Bu da yapılır mıydı?) diyebilirsiniz. Onun için genel bir helalleşme iyi olur. Özelleri söylemek zor olur.

Sual: Bize çay ve yemek ikram eden oluyor. Hakkı geçer diye korkuyorum. İkramını gördüğümüz kişiyle muhakkak helalleşmek gerekir mi?
CEVAP
Bize herhangi bir şey ikram eden kimsenin o ikramını kabul etmekle bize hakkı geçmez. Ancak az da olsa beraber bulunduğumuz kimselerle sık sık helalleşmek iyi olur. İyilik edenlere de teşekkür etmelidir!

Sual: Bize yapılan haksızlıkları affetmeli mi, kendimizi savunmalı mı?
CEVAP
Şahsınıza yapılan kötülükleri, haksızlıkları affetmeniz çok iyi olur. Haklı olduğunuzu savunmaya girmeniz faydasız ve lüzumsuzdur.

Sual: Hakkını, mümin-kâfir, herkese helal etmek caiz midir?
CEVAP
Caiz ve iyidir. Ahirette karşılık olarak çok sevap verilir.

Sual: Kalben değil de, sözle hakkını helal eden, helal etmiş olur mu?
CEVAP
Evet helal etmiş olur.

Sual: Biri, hakkını helal etse, sonra vazgeçse, vazgeçtiğini bize bildirmezse, ahirette yine hak talebinde bulunabilir mi?
CEVAP
Bildirse bile bulunamaz.

Sual: Arkadaşıma, (Hakkını helal et!) dedim. (Estagfirullah) dedi. Helal etmiş oldu mu?
CEVAP
(Helal ettim) veya (Helâl olsun) demedikçe helâl etmiş olmaz.

Sual: Laz fıkrası anlatılınca, her laz ile helalleşmek lazım mı?
CEVAP
Kızana anlatmak caiz değil. Hiç anlatmamak daha iyi.

Sual: Ücretli helalarda para bırakılmazsa, kul hakkı geçer mi?
CEVAP
Parayı oraya bırakmak iyi olur.

Sual: Sigara içene, içirmezsem hak geçer mi?
CEVAP
Geçer.

Sual: Biz arabanın yanından ayrılınca, çocuklar arabayı temizliyor. Para vermezsek hak geçer mi?
CEVAP
Hak geçmez ise de, vermek iyi olur.

Sual: İstemeden, yükümü taşıyana, para vermezsem hak geçer mi?
CEVAP
İstemediğinizi bildirdiğiniz halde, taşırsa hak geçmez. Ses çıkarmazsanız, hakkı olur.

Sual: Evin altındaki atölye gürültülüdür. Şikayete hakkım var mı?
CEVAP
Şikayete hakkınız var. Ancak, fitneye sebep olmamalı.

Sual: Kâfirlerle güreşirken kasten kollarını kırmak caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Kuyrukta hastalar varken, birini içeri almakla hak geçer mi?
CEVAP
Hastalara zaman vaad edilmemiş ise, hak geçmez. Mecbur olmadıkça böyle yapmamalı.

Sual: Üstümüzdeki komşumuz, dikiş makinesi ile, dikiş dikerek bizi rahatsız ediyor. Yaptığı zulüm müdür?
CEVAP
Hayır.

Sual: Kasaba et götürüp, ücretle kıyma çektiriyoruz. Makinede, önceden kalmış kıyma da oluyor. Kasabın hakkı geçiyor mu?
CEVAP
Hayır.

Sual: Bahçeme giren tavukları zehirlesem, hak geçer mi?
CEVAP
Evet. Bahçeyi muhafaza etmek gerekir.

Sual: Mütehassıs olmayan bir doktor, hastaya cerrahi müdahale etse, hastaya eziyet verse, sakat bıraksa, kul hakkı geçer mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Yüksek sesle hapşırınca, yanımdaki korkarsa hakkı geçer mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Dayım kaybolduktan sonra, dedem öldü. Malı paylaşıldı. 30 sene sonra dayım geldi. Bu malda onun da hakkı var mı?
CEVAP
Evet.

Sual: Sovyetlerden Erzurum’a gelen turistleri kandıranlar çıkıyor. Beş bin verip ellibin diyenler oluyor. Dinimizde gayrimüslimleri de kandırmak günah değil midir?
CEVAP
Bir kimsenin hakkını yemek, kandırmak ona zulüm olur. Zulüm ise haramdır, büyük günahtır. Gayrimüslime zulmetmenin, müslümana zulmetmekten daha kötü olduğu (Dürr-ül Muhtar) ve diğer muteber kitaplarda yazılıdır. K. Saadetteki hadis-i şerifte, (Satılan bir şeyin kusurunu gizlemek helal değildir. O kusuru bilip söylememek de kimseye helal değildir) buyuruldu. Yine aynı kitapta, buğdayın yaş kısmını çuvalın iç tarafına koyan bir satıcıya Peygamber efendimizin, (Yaş kısmını niçin saklayıp göstermiyorsun? Hile yapan bizden değildir) buyurulduğu bildiriliyor.

Erbain-i Selmani kitabında (Bir şeyi aldatarak pahalı satmak veya ucuza almak faiz olur, haram olur) ve (Satılan şeyin aybını ve satın alınan şeyin kıymetini gizleyerek aldatmak faiz olur, haram olur) buyuruldu.

Sual: Nazımız geçen arkadaşlara ücretsiz iş yaptırmam caiz midir?
CEVAP
Zaruret olmadan bir şey istemek haram olduğu gibi, ücretsiz olarak başkasına iş gördürmek de haramdır. Başkasının çocuğuna iş gördürmek daha büyük günahtır. (Hadika c.2, s.267) İsteyerek iş yapan arkadaşla helalleşilir ise, ücretsiz iş yapması haram olmaz.

Sual: İhtiyaç hâlinde birinin malını almak caiz midir?
CEVAP
İhtiyaç hâlinde de kimsenin malına dokunmaya İslamiyet, izin vermemiştir. Zaruret hâlinde olan, yani bunalan kimse bile, başkasının hakkına dokunamaz. Aç kalan kimsenin, başkasının ekmeğini, izni olmaksızın yemesi caiz ise de, sonra kıymetini ödemesi gerekir. Onun aç olması, ölüm tehlikesinde bulunması, bir kimsenin kendi mülkündeki hakkının yok olmasına sebep olamaz. Zaruret hâlinde bile başkasından alınan malın ödenmesi gerekir. Zaruretlerin, yasak olan şeylerin yapılmasına sebep olmaları, kimsenin hakkının gitmesine sebep olamaz. (Mecelle Şerhi)

Sual: Arkadaşla tartışıp birbirimizi üzmüştük. "Hakkımı helal etmem" diyor. Ne yapılması gerekir?
CEVAP
Yapılacak iş, tekrar tekrar rica edip hakkını helal etmesini istemektir. Yine de helal etmezse, bir şey denemez. Gıyabında ona çok dua etmenizi tavsiye ederiz.

Sual: Hakkını helal et diyene, helal olsun demekle, hakkımız helal edilmiş olmaz mı?
CEVAP
Helal olsun demek de olur, mutlaka helal ettim demek gerekmez.

Sual: Haklı da olsa, hatta karşısındaki özür dilemese de hakkını helal etmek faziletli midir?
CEVAP
Elbette çok faziletlidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette bir münadi "Ecri Allah’ın üzerinde olan ayrılsın, Cennete girsin" der. "Bunlar kim?" diye sorulunca, münadi, "İnsanları affedenlerdir" der. Birçok kişi hesaba çekilmeden Cennete girer.) [İ. Ebiddünya]

Hak sahipleri
Sual: Müslümanlara karşı hareket tarzımız nasıl olmalı?
CEVAP
Her Müslümanı yani din kardeşimizi görünce, (Benim mutlu olmam, Cennete gitmem bunun kalbini kazanmak ve duasını almakla olabilir) demeli ve ona iyilik ederek duasını almaya çalışmalı.

Kendini, üzerinde hakkı olanların esiri, kölesi bilmelidir. Özellikle anne babanın ve hocanın üzerimizde hakkı olur. Bu hususa daha çok dikkat etmek gerekir.

Zarar vermek
Sual: Bir kimse, benim canıma ve malıma zarar verdi. Ben de bu kimsenin canına ve aynı malına, aynı miktar zarar versem, adalet olmaz mı?
CEVAP
Zarar vermekle adalet olmaz. Cezayı mahkeme tayin eder. Hiç kimsenin kendi hakkını kendi eliyle almaya hakkı yoktur. Hakkım var diyen başkasına saldırır ve anarşi doğar. Bir hadis-i şerifte, (Dinimizde zarar vermek olmadığı gibi, zarara zararla karşılık vermek de yoktur) buyuruluyor. (İ. Ahmed, Hâkim)

Kul hakkı ve sevab
Sual: Kitaplarda, (Üzerinde kul hakkı olanın veya günah işleyenlerin ibadetleri sahih olsa da, kabul olmaz) deniyor. Kul hakkı olmayan veya günah işlemeyen insan yok gibidir. Birine sert bakılsa kul hakkı geçer. Kabul olmuyorsa, ne diye ibadet ederek, boşa kürek çekiyoruz?
CEVAP
Haram işleyenin veya kul hakkı olanın ibadeti kabul olmaz demek, o ibadet için bildirilen büyük sevaplara kavuşamaz, yani hepsini muhafaza edemez, çünkü günahlar bu sevapları azaltır demektir. Yoksa, hiç sevab alamaz demek değildir. Her ibadetten sevab alınır, ama işlenen haramlar sevapları alıp götürür. Diyelim ki, oruç tutana 70 birim sevap veriliyorsa, içki içene de 70 birim günah yazılıyorsa, orucunu içki ile açan, 70 sevab kazanırken, içki içince, 70 günah yüklenir ve sevapsız kalır. Eğer oruç tutmasaydık, içki günahı artı olarak kalacaktı. Orucun, içki günahının affına sebep olması yetmez mi? Başka günahlar da, işlemişse sevapları eksilere iner. Onun için günahlardan ne kadar kaçılırsa, sevabımız o kadar çoğalır.

Kul hakkını ödemek için
Sual: Bilinen ve bilinmeyen kul haklarını ödemek için, ne yapmak gerekir?
CEVAP
Sahipleri biliniyorsa, kul haklarını ödemeli veya helâlleşmeli, ona iyilik ve dua etmeli. Hak sahibi, ölmüşse, ona dua ve istigfar edip, çocuklarına vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalı. Çocukları ve vârisleri bilinmiyorsa borç miktarı parayı veya malı, fakirlere sadaka olarak verip sevabını hak sahibine niyet etmeli. Ayrıca, yaptığımız bütün iyiliklerin sevabını hak sahiplerine hediye etmelidir.

Cenab-ı Hak, o kadar merhamet sahibidir ki, biz sevaplarımızı hak sahiplerine verdiğimiz için, o sevaplardan bizi mahrum bırakmıyor. Aynı sevabı bize de veriyor. Bu bakımdan yaptığımız her iyiliğin sevabını üzerimizde hakkı olanlara, ana babamıza, arkadaşlarımıza, bütün Müslümanlara hediye etmeliyiz. Kendi sevabımızdan hiç eksilme olmaz.

Hakkımı helal etmem
Sual: Hanım, (Hakkımı helâl etmem) diye yemin etti. Ne yapmak gerekir?
CEVAP
Önce gönlü alınır, hakkını helal eder; sonra da yemin kefareti verirse, bu iş halledilir.

Kıymalı pide
Sual: Fırına verdiğimiz patatesli pideleri, fırıncı başkasına vermiş. Bize kıymalı pide kalmış. Fırıncı bunları da siz alın, dedi. Ne yapmak gerekir?
CEVAP
Kıymalı pidelerin sahibi biliniyorsa, gidip helâlleşmeli. Sahibi belli değilse, yiyen için bir mahzuru yoktur. Fırıncı, yanlış verdiği için, ihmali varsa, günahı ona ait olur. İhmali yoksa ona da günah olmaz.

Egzozdan çıkan kıvılcım
Sual: Ekin biçerken, biçerdöverimin egzozundan çıkan kıvılcım, tarla sahibinin ürününün bir kısmını yaktı. Bunu benim ödemem gerekir mi?
CEVAP
Bir kasıt ve ihmal olmadıkça, ödemek gerekmez. İhmal varsa ödemek gerekir.

Hamamda çamaşır yıkamak
Sual: Özel banyolara gidince, çamaşırlarımı da yıkıyorum. Mahzuru var mıdır?
CEVAP
Su sarf etmek üzere hamama gidilmiştir. Âdet üzere su sarf edilir. Bu bakımdan çamaşırları yıkamakta mahzur yoktur.

Sual: Ahirette ihtiyacımız olur diye hakkımızı Müslüman olana helal etmemek daha uygun olmaz mı?
CEVAP
Hayır. Helal etmek daha iyi olur. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Eğer biz hakkımızı bir Müslümana helal edersek, hakkımızdan daha çoğunu Allahü teâlâ bize ihsan eder. Sadece Müslümanlara değil, kâfirlere de hakkımızı helal etmemiz iyi olur.; hatta kıyamete kadar devam edecek olan haklarımızı helal etmeliyiz. Orada kul hakkından hesaba çekilmek, hesaplaşmak büyük derttir. Bu dertten de kurtulmak için, Ahiretteki ihtiyaçlarımızı düşünerek herkese hakkımızı helal etmek iyi olur.

Hak borcu affedilmez
Sual: Bir arkadaş, özel şirkette çalışırken, patronun gıybetini yapıp, şirketin para ve bazı mallarını çalıyormuş. Bir gün yakalanmış. Nasıl affettirmişse kendini affettirmiş, mahkemeye gitmekten kurtulmuş. Ayrıca bu işin dinen bir sorumluluğu var mı diye soruyor.
CEVAP
Anlattığınıza göre, gıybet ve hırsızlık etmiş. Bunları hak sahibi helâl etse de, haram işlenmiş oluyor. Yani patronun affetmesiyle, günahtan kurtulmuş olunmuyor. Bir kimse, birinin şarabını çalıp içse, o kişi helâl etse de, hırsızlık ettiği ve şarap içtiği için, Allahü teâlâdan da af dilemesi gerekir. Ceza kanunlarında bile, hırsızı mal sahibi affetse de, hırsızlıktan kamu davası açılıyor, suçu sabit görülürse, mal sahibinin affetmesine bakılmadan hırsız cezalandırılıyor.

Demek ki, hırsızlık edeni patron affetse de, tevbe etmemişse günahları affolmaz. (Patron görmezse yine çalarım) diyorsa günahı devam eder.

Sual: Allahü teâlâ tevbe edince bütün günahları affediyor da, kul hakkını niye affetmiyor?
CEVAP
Kul hakkı olmayan günahlarda, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riayet edilmemiş olur. Şartlarına uygun tevbe edilince, muhakkak affedilir. Kul hakkı olan günahlardaysa, hem Allahü teâlânın emrine isyan vardır, hem de, o kimsenin hakkı geçmiş olur. Tevbe edilirse, Allahü teâlâ yine günahı yani kendi hakkını affeder; fakat kul hakkı için, maddi bir haksa, sahibine geri vermek, diğer haklar içinse, hak sahibiyle helalleşmek gerekir. Kul hakkının önemi büyüktür; ama Allahü teâlâ isterse, kul haklarını da affedebilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Denizde şehit olanların, bütün günahları, hatta kul hakları da affolur.) [İbni Mace]

Peki, karada ölen şehitlerin veya salihlerin kul haklarını affetmez mi? Elbette affedebilir. Allahü teâlâ, hak sahibine, (Bu şehitte, bu gazide, bu salih kimsede, ne kadar alacağın var?) diye sorar. Alacak sahibinin, o alacak kadar günahını affeder, günahı yoksa o kadar sevab verebilir; ama bu dereceye yükselmek de zordur. Onun için, kul hakkıyla ölmemeye gayret etmelidir!

Kul hakkı
Sual: Zararlı bir kitap, camiye konmuş. Bir arkadaş, zararlı diye kitabı alıp yakmış. Kul hakkı geçer mi diye soruyor?
CEVAP
Zararlı şeyleri yok etmekle, kul hakkı geçmez.

Randevuya gecikmek
Sual: Mazeretsiz randevuya geç kalmak kul hakkına girer mi?
CEVAP
Müslüman, randevusuna yani sözüne sadık olmalı, mazeretsiz randevuya geç kalmamalı. Trafiği ve her türlü şartları düşünerek, mümkünse randevu yerine 10-15 dakika önce gelmeli. Vakit nakittir. Kimsenin vaktini çalmaya hakkımız yoktur.

Hak helâl etmek
Sual: Bir kimsenin, (Kıyamete kadar olan bütün haklarımı helâl ettim) demesi caiz midir?
CEVAP
Caizdir ve çok iyi olur. Haklarını helâl eden âhirette kazançlı çıkacaktır. (Ben falancaya hakkımı helâl etmiyorum) dememelidir. Şahsen ben, Kıyamete kadar olan bütün haklarımı kâfir Müslüman herkese helâl ettim.

Zarar vermek
Sual: Kazaen birinin arabasını çizen ve plakasını da alamayan kimse ne yapar?
CEVAP
Verdiği zarar kadar parayı, Müslüman bir fakire vermelidir.

Dolmuş ücreti
Sual: Dolmuş ücretini vermeyi unutan, dolmuşçuyu da tanımayan kimse ne yapar?
CEVAP
Dolmuş ücreti kadar parayı, Müslüman bir fakire vermelidir.

Evi boş tutmak
Sual: Anadolu’da oturuyorum. Yazın gezmeye gelince kendim otururum diye İstanbul’daki evimi kiraya vermiyorum. İhtiyaç sahibi müslümanlar varken, evimi boş tutmam günah olur mu?
CEVAP
Evet, günah olur. Boş duracağına, uygun fiyata bir müslümana kiraya vermelidir.

Kâfirle helalleşmek
Sual: Hristiyan arkadaşlarımızla nasıl helalleşebiliriz? Ne demeliyim onlara?
CEVAP
Üzerimdeki maddi manevi haklarını bana bağışla denir. Mesela İngilizce şöyle denebilir:
"Forgive all your spiritual and material claims on me."
O da, okeylerse mesele kalmaz.

“Hakkını helal et” demek
Sual: Biz bir istekte bulunmadan, biri gelip bize yardım ediyor. Biz de ona, (Hakkını helal et!) diyoruz. Demesek hakkı bize geçmiş olur mu? Yani bu, kul hakkı olur mu? Markette de, (Paranın üstü kalsın) diyoruz. Kasiyer, (Hakkını helal et!) demese, parayı rızasıyla bırakanın hakkı geçiyor mu?
CEVAP
Yardımı kendiliğinden yaptığı için ve paranın üstünü kendiliğinden almadığı için hak geçmiş olmaz, ancak iyilik edene teşekkür etmek gerekir. Kendiliğinden yardım edince bir hak geçmez, çünkü biz istemeden yapmıştır, fakat devam eden bir yardım ise, bizim rızamız dâhilinde yapıyor demektir. O zaman, (Hakkını helal et!) demek gerekir. Mesela arabayla giderken, bazı çocuklar bir bezle arabanın camını siliyorlar. Biz yapmayın dediğimiz hâlde yaparlarsa hak geçmez. Biz sükût eder, yapmalarına rıza gösterirsek, onlarla helalleşmek veya birkaç lira vermek gerekir.

Çalınan şeyler
Sual: 14-15 yaşlarında büluğa erdiğim sırada, marketten çaldığım çikolata, sakız gibi şeyleri, oraya nasıl öderim? Onlara çaldığımı söyleyemem. Hangi yolla ödenebilir?
CEVAP
Çok yolu var. Önce, çalınan kadar şeyler alıp, götürüp yerlerine habersizce konur. Bu yapılamazsa, mesela gidip üç tane çikolata alırsınız. Daha sonra markete uğrayıp fişinizi gösterirsiniz ben üç tane çikolata istemiştim, üç yerine yanlışlıkla beş tane verilmiş. İkisini iade ediyorum dersiniz. Diğer çaldıklarınızı da buna benzer bir yolla ödersiniz. Bu da mümkün değilse, bedeli fakirlere verilir.

Hak helal etmek
Sual: Bende, mâlî, nefsî, ırzî ve mahremî gibi çeşitli hakları olan bir kişiye, bu hakları teker teker saymadan, (Bana bütün haklarını helal ettin mi?) desem, o da, (Evet, hepsini helal ettim) dese, haktan kurtulur muyum?
CEVAP
Evet. Helalleşirken günahı bildirmeyip, bendeki haklarını affet demek, caizdir. (İslam Ahlakı)

Bir kimse, diğerine, (Benim üzerimdeki bütün haklarını bana helal et) dese, o da (Helal ettim) dese, bütün haklarını helal etmiş olur. Şayet hak sahibi, o şahsın üzerinde bulunan haklarını biliyorsa, hem hükmen, hem de diyaneten, teklif sahibi olan şahıs, bunlardan kurtulur. Şayet bilmiyorsa, bütün âlimlere göre, hükmen kurtulur, fakat diyanet yönüne gelince, İmâm Ebu Yusuf’a göre, bundan da kurtulur. Fetva da böyledir. Hulâsa’da da böyle bildiriliyor. (Fetava-i Hindiyye)

Bir kimseye, (Bütün haklarını helal et) dense, o da (Helal ettim) dese, bu hakların ne olduğunu bilmese de, İmam-ı Ebu Yusuf’a göre helal etmiş olur. Fetva da böyledir, çünkü bilinmeyen haklar için helalleşme bu ümmete mahsustur. (Berika)

Kişinin gizlemeye çalıştığı bir ayıbını söylemek uygun olmaz. Ancak üstü kapalı olarak, bu konularda ondan helallik talebinde bulunur. Eğer gıybeti ona bildirmek fitneye sebep olacaksa, o zaman onun için Allah’tan af talebinde bulunur. Meçhul hakları ibra etmenin, biz Hanefîlere göre caiz olması, buna delildir. (Redd-ül muhtar)

Paranın geçmediği yer
Sual: Bir yazıda, (Âhirette hatır gönül dinlenmez, para pul geçmez) deniyor. Peki, âhirette peygamberler, âlimler, melekler, şehitler şefaat etmeyecek mi?
CEVAP
Şefaat ayrı bir konudur. Burada kul hakkından bahsediliyor. Bir hadis-i şerif meali:
(Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü âhirette altının, malın [paranın pulun] değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevabları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhari]

O yazıdaki hususla hadis-i şerifte bildirilen hususlar aynıdır. İmansızlara hiçbir şefaat yoktur. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Artık şefaat edicilerin [peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehitlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]

(O gün zâlimlerin, ne dostu, ne de şefaatçisi vardır.) [Mümin 18]

Görüldüğü gibi, imansızlar için, âhirette hatır gönül geçmiyor. İmanı varsa, elbette şefaat hakkı olanların, hatırı gönlü yani şefaati geçerlidir. İmanlı olup da üzerinde kul hakkı varsa, yine para pul veya hatır gönül geçmiyor. Kul hakkı için, ya kendi sevabından veriyor veya hak sahibinin günahlarını yükleniyor. Kul hakkı olmazsa, diğer günahlar için şefaat hakkı elbette vardır.

Çocukla helâlleşmek
Sual: Bir çocuğu döven veya ona bir iş yaptıran yahut çocuğun verdiği hediyeyi alan kimsenin, çocukla helâlleşmesi yeterli midir?
CEVAP
Ana-babasından veya velisinden izinsiz, akıl baliğ olmayan bir çocuğun verdiği hediyeyi almak, kullanmak caiz olmaz. Çünkü akıl baliğ olmayan çocuğun, ana-babası dâhil, hiç kimseye hediye vermesi sahih olmaz. (Redd-ül-muhtar)

Dövdüğümüz çocuğa hakkını helâl et desek, o da helâl etse, bu geçerli olmaz. Çocuğa iş yaptırsak, sonra da hakkını helâl et desek, ettim dese geçerli olmaz. Ya çocuğa ücretini vermeli veya velisiyle helâlleşmelidir.

Bankanın borç silmesi
Sual: Bir kimse ölünce, bazı bankalar onun borçlarını siliyormuş. Banka silince, o kişi dinen borçtan kurtulmuş oluyor mu? Ahirette ona borcu sorulmayacak mı?
CEVAP
Banka borçları silince, ona hediye etmiş oluyor. Ölen kişi sorumluluktan kurtuluyor.

Kul hakkının önemi
Sual: Kul hakkı çok önemli olsa da, ben hiç korkmuyorum. Her zaman, kazandığım sevabları üzerimde kul hakkı olanlara bağışlıyorum. Kul hakkı olanlar, âhirette benden bir şey istemeye hakları olmaz diye düşünüyorum. Düşüncem doğru mudur?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. (2/66, 87)

Kul hakkını, Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan, hak sahipleri ile helalleşmedikçe affa uğramaz. Yani üzerinde kul veya hayvan hakkı bulunanı Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehenneme girip, cezalarını çekeceklerdir. (Hadika)

Kıyamet günü, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemaatle kılınmış ve kabul olmuş 700 namazı alınıp, hak sahibine verilecektir. (Dürr-ül-muhtar)

Cemaatle kılınıp ve kabul olmuş sevabı yoksa ne olacak? Hak sahibinin günahları, kul hakkı olan kimseye yüklenip Cehenneme atılacaktır.

Durum böyle olunca, kul hakkından çok korkmak, hiç kimsenin kalbini kırmamaya çalışmak lazımdır.

Eşit paraya farklı iş
Sual: Çalıştığım iş yerinde, herkesten eşit para alınarak aylık para toplanıp çay, şeker gibi malzemeler alınıyor. Kimisi çayı çok içiyor, kimisi az. Bazılarının misafirleri çok geliyor. Yani aynı oranda içilmiyor. Bunun bir mahzuru var mı?
CEVAP
Bu, baştan bilinen bir şeydir. Az içelim, çok içelim eşit para veriyoruz. Yani anlaşmamız böyledir. Zaten eşit sayıda misafir de gelse, eşit çay içmek mümkün değildir. Anlaşma böyle olduğu için az veya çok çay içmenin mahzuru olmaz.

Bunun gibi, oradakiler beraber yemek yiyelim diye eşit para toplayıp, peynir, zeytin, domates, ekmek alıp sonra yeseler, kimi az kimi çok yiyecektir elbette. Bu başta bilindiği için mahzuru olmaz. Yine bunun gibi, sitelerde apartman katlarında kimi girişte oturur, hemen hemen asansörü hiç kullanmaz. Onuncu kattaki ise en çok kullananlardan biri olur, ama anlaşma gereği eşit ücret alınırsa mahzuru olmaz.

Mesaiyi aksatmak
Sual: Bazı arkadaşlar internette veya basında ilginç gördükleri şeyleri bana ve başkalarına gönderiyorlar. Bunlara bakayım derken mesaimi aksatıyorum. İşlerimi yetiştirmek için acele edince de, baştan savma gibi oluyor. Bundan dolayı vebale giriyor muyum?
CEVAP
Elbette vebale girmiş oluyorsunuz. İnsan, yapması gereken işlerini bitirdikten sonra, bunlara da bakarsa mahzuru olmaz. Ancak devamlı o işlerle uğraşanın, işini aksatmaması imkânsızdır. O tip işler, insanın daha çok hoşuna gittiği için, önce onlara bakıp, zaman kalırsa, esas vazifesi olan işine baktığı için mahzurlu olur, mesaisinden çaldığı için günaha girer.

Kapı önündeki ayakkabı
Sual: Misafirler, dairemizin kapısı önüne ayakkabılarını çıkarıyorlar. Kapı önünden de ayakkabılar çalınıyor. Ev sahibi, bu ayakkabıları ödemek zorunda mıdır?
CEVAP
Ödemek zorunda değildir.

İş yaptırmak için
Sual: İş yaptırabilmek için emrim altındakileri dövebilir miyim?
CEVAP
Baba evladını, hoca talebesini terbiye etmek için eliyle ve hafif vurabilir. Yumrukla vuramaz. Yüzüne de vuramaz. İş yaptırabilmek için dövmek yerine, tesiri olacak başka cezalar vermelidir.

İzinsiz eşya kullanmak
Sual: Bir kişi, çalıştığı özel iş yerinin eşyalarını kullanıp, sonra yerine benzerini veya bedelini, veya bir yerine iki tane, üç tane koysa günah olur mu?
CEVAP
İzinsiz alıp kullanmak haramdır. Yerine fazlasıyla bedeli konsa, işlenen günah affolmaz. Tevbe etmek ve mal sahibiyle helalleşmek gerekir.

Kâfir hakları
Sual: (Bir kâfirin, bir Müslümana hakkı geçince, dünyadayken helâlleşmezse, âhirette o Müslüman, kâfirin küfrünü yükleneceği için doğru Cehenneme gider) deniyor. Cehennem kâfirlerin yeri değil mi?
CEVAP
Cenab-ı Hak, kâfirin hakkını herhangi bir şekilde vermekten âciz değildir. Kâfirin hakkı için Müslümanı Cehenneme atmaz, kâfiri de Cennete sokmaz. Kâfirin azabını hakkı kadar hafifletebilir veya başka şekilde hakkını verir. Hiç kimse mağdur olmaz.

İçkiyi dökmek
Sual: Bir Müslüman, Müslüman arkadaşı çok içiyor diye, arkadaşının iyiliğini düşünerek içkisini dökse, o içkinin fiyatını ona ödemesi gerekir mi?
CEVAP
Bu hususta iki kavil vardır: Çalgıları, içki şişelerini kırmak, yani güç kullanarak emr-i maruf yapmak yalnız devletin vazifesi olduğu için, başkası kırarsa tazmin eder, yani öder. Başka bir kavildeyse ödemez. Fakat kanunen suç olan, tepkiye, fitneye sebep olabilecek işlerden uzak durmalı. Kanunen suç olacak şeyleri işleyip cezaya çaptırılmak ve böylece zarara uğramak dinen de caiz değildir. (İbni Âbidin, Hadika)

Kul hakkı affolmaz mı?
Sual: İslam Ahlakı kitabında, (Allahü teâlâ, kul hakkı hariç, dilerse diğer günahları affeder) deniyor. Allahü teâlâ dilerse kul hakkını niye affetmiyor? Kim karışır ki? Bir şehidin kul hakkı borcu olsa, yine de mi affa uğramaz?
CEVAP
Kul hakkı, başkasına ait bir alacaktır. Cenab-ı Hak, kendine karşı işlenenleri affedebilir, ama başkasına işlenen günahların sahipleri, bundan haklarını isterler. Onun için kul hakkının dinimizde önemi büyüktür. Kişi, şehit olursa, âhirette hak sahipleri şehitten alacaklarını isterler. Onların haklarını vermedikçe Cennete giremez. Denizde şehit olan müminin borçlarını Allahü teâlâ kendi üzerine alır. Hak sahiplerine, borçlu adına O verir. Bir hadis-i şerif:
(Deniz savaşında şehit olanın, bütün günahları, hattâ kul hakları da affolur.) [İbni Mace]

Bunu kara şehidinde de yapar mı? Onun rahmeti boldur, onu da yapabilir. Hattâ şehit olmayanları da âhirette helâlleştirecektir. Hakkını helâl edene Cennette köşkler verecektir. Önemli olan imanlı ölmektir. Burada imandan kasıt doğru imandır. Doğru iman, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadıdır.

İnternetten müzik indirmek
Sual: Ücretle satılan müzik CD’lerini veya dinî yazıları, herhangi bir kitabı bilgisayarımıza internetten izinsiz ve ücretsiz indirmenin günahı var mı?
CEVAP
İndirilen şeyin kendisi günahsa, mesela müstehcen görüntü veya müzik ise, indirilmesi de günahtır. Dinî yazıları ücretle satmak çok günahtır. Bizim sitedeki dinî yazılar için, (Orijinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes alıp istifade edebilir) diye giriş sayfasına yazdık. İzin vermesek de, başkalarının izinsiz alması günah olmaz.

Bir yazının internetten kopyasını almak, bir kitaptan fotokopi çekmek gibidir. Bir kitabın fotokopisini izinsiz çekmek, Hanbelî mezhebinde caiz değilse de, Hanefî mezhebinde caizdir. Kanunî yönden suç olanlar varsa, suç işleyip cezaya çarptırılmak da dine aykırı olur.

Hakkını helâl etmek
Sual: Bir kimse, hakkını helâl ettikten az sonra, sözünden vazgeçip, (Ben hakkımı helâl etmiyorum) dese, önceki helâl ettiği haklar da helâl edilmemiş mi olur? Yoksa sadece önceki helâl ettiği haklardan sonraki haklar mı kalır?
CEVAP
Öncekiler helâl edilmiş olur, sonrakiler kalır.

Önce kul hakkı gelir
Sual: Kul hakkı mı, yoksa Allah hakkı mı önce gelir?
CEVAP
Kul hakkı, Allahü teâlânın hakkından önce ödenir. (İslam Ahlakı)

İnsanların ve diğer mahlûkların hakları da bulunan günahlardan kaçınmak, Allahü teâlânın hakkı olan günahlardan kaçınmaktan daha önemlidir. İki hadis-i şerif:
(Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helâlleşsin! Çünkü âhirette altının, malın [paranın pulun] değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevablarından alınır, sevabları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhârî]

(Kıyamette, namaz, oruç ve zekât gibi ibadetlerden kazandığı bütün sevabları, üzerinde kul hakkı olanlara dağıtılan, sevabları yetmezse, hak sahiplerinin günahlarını yüklenip Cehenneme atılan kimse iflas etmiştir.) [Müslim]

Kıyamette, hak sahibi, hakkını affetmezse, bir dank hak için, cemaatle kılınmış, kabul olmuş 700 namazı alınıp, hak sahibine verilir. (İbni Âbidin)

Allahü teâlâ, hiçbir şeye muhtaç değildir, hem de çok merhametlidir. Kendi hakkını affederse, mülkünde, şânında bir artıp eksilme olmaz. Ama kul, öyle değildir, pek çok şeye muhtaçtır. Mala mülke düşkündür, cimri ve aşağıdır. Hakkını almak ister. Onun için kul haklarını önce ödemeli. Kul hakkı ödenince, hem Allahü teâlânın bu konudaki emri yerine getirilmiş olur, hem de kul borcu ödenmiş olur.

Allah hakkı ve kul hakkı
Sual: S. Ebediyye’de, (Üzerinde Allahü teâlânın hakkı veya kul hakkı bulunanın, iki şahit yanında vasiyet etmesi veya yazması vacibdir) deniyor. Allah hakkı ve kul hakkı nedir?
CEVAP
Namaz, oruç, zekât, hac, kurban, adak, yemin kefareti ve benzerleri, Allahü teâlânın hakkıdır. Üzerinde Allah hakkı olan kimsenin, (Şu kadar namaz, şu kadar oruç borcum var. Eğer bunları ödeyemeden ölürsem, devir ve iskâtımı yapın) demesi veya vasiyetine yazması gerekir. Vasiyet yazmak vacib, yani farzdır. Çünkü farzın edası farz olduğu gibi, kazası da farzdır. Adağı yerine getirmek ise vacibdir. Devir ve iskât yapmakla, bu borçlar ödenmiş olmazsa da, Allahü teâlânın affına sebep olacağı umulur.

Kul hakkı veya kul borcu demek, insanların bizdeki maddî ve mânevî alacaklarıdır. Maddî olanları ödemek veya helâlleşmek şarttır. Haklarını kendilerine vermek mümkün olmazsa, o kadar para, mal, Müslüman fakirlere verilir ve hak sahibine dua edilir. Mânevî hakkı olanlarla, mesela kalbini kırdığımız kimselerle de helâlleşmeli, mümkün olmazsa dua etmeli ve yaptığımız ibadetlerin sevabını onlara da göndermelidir.

Kâfirin kul hakkı
Sual: Bir kâfir, Müslüman olunca, bütün günahları affoluyor, hattâ günahları sevaba çevriliyor. Bu kişinin, kul hakkı varsa, hak sahipleri onu affetmezse ne olacak? Mesela, benim paramı çalan bir kâfir, Müslüman oldu. Ben ona hakkımı helâl etmezsem ne olacak?
CEVAP
Bir kâfir, Müslüman olunca, bütün günahları sevaba çevrilir. Allahü teâlânın affı ve mağfireti boldur. İman edip sâlih amel işleyince, günahlarını sevaba çevirmektedir. Mülk Onundur, dilediğine, dilediği kadar ihsan eder. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Bir âyet-i kerime meali:
(Tevbe ve iman ederek sâlih amel işleyenlerin, günahlarını sevaplara çeviririm. Allah çok affedici ve çok esirgeyicidir.) [Furkan 70]

Âyet-i kerimede ve hadis-i şeriflerde, (İman edenin bütün günahları affedilir) buyuruluyor. Bütün günahlarının içinde, kul hakları da vardır. Allahü teâlâ, hak sahiplerinin haklarını verir, hiç kimse zarara uğramaz. Mesela alacaklıya, (Bunda ne kadar alacağın var?) denir. Ona o alacağının karşılığından daha çok sevab verilir. Böylece alacaklı hiç mağdur olmaz.

Göz hakkı nedir?
Sual: (Gören gözün hakkı vardır) diyerek başkasının bağından, bahçesinden meyve yemek günah mıdır? Yahut biz bir şey yiyip içerken, görenlere de vermek gerekir mi? (Biri bize bir hediye getirse, oradakilere de vermek gerektiğini bildiren hadis var) diyorlar. Göz hakkı nedir?
CEVAP
Başkasının bağından izinsiz meyve yemek haramdır. Manavda da, marketlerde de yiyecek içecek görüyoruz, gözümüz gördü, göz hakkı var diye izinsiz yemek haram olur. Marketlerde bir şey yiyen, çıkarken barkodunu veya kabını gösterip parasını verirse mahzuru olmaz.

Bir şey yiyip içerken, yanındakilere de vermek iyi olur. Buna, göz hakkı denir. Vermek şart değildir, ancak yanımızda insanlar varken, (Siz de buyurun) dememek, mürüvvete aykırıdır. Bunun için atalarımız, (Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar) demişlerdir. Ya onların yanında yememeli veya yeniyorsa, onlara da ikram etmek insanlık icabıdır.

Başkalarının yanında size bir hediye gelince, o hediyeyi oradakilere verme mecburiyeti yoktur. (Bir hediye gelince, orada olanlar hediyeye ortaktır) hadis-i şerifi, her hediye için olmadığı gibi, verme mecburiyetini de bildirmemektedir. Göz hakkı gibidir. Mesela bir kalem, bir telefon hediye gelmişse, kırıp oradakilere taksim edilmez.

Gelen hediyeyi de gizli vermek iyi olur.

Kulak hakkı
Bir arkadaş da, (Göz hakkı gibi, kulak hakkı da var mı?) diye sordu.

Göz hakkı, sırf gördüğü için değildir. Biri gelir, birinden bir şeyler alır gider. Belki de alış veriş yapmıştır veya ödünç bir şey almıştır. Göz sadece görür. Sesli konuşmamışlarsa, ne yaptıklarını anlamak zordur. Kör birinin yanında da, hediye gelse, konuşulunca o hediye olduğunu anlar. Demek gözle görmek şart değil. Mesele onun hediye olduğunu anlamaktır. Kör, görmediği hâlde, işittiği için, (Göz hakkı vardır, ben de isterim) diyebilir. Göz hakkı bir deyimdir, illa gözle görmek gerekmez. İmam-ı Gazâlî hazretleri, (Allah'ın eli vardır) diyen (Mücessime) denilen kâfirlere cevap verirken buyuruyor ki:
(Bağdat, valinin elindedir) denilince, hiç kimse o valinin avucunun içinde olduğunu anlamaz. Çünkü bir şehir, elin içine alınmaz. O hâlde burada, istiare vardır. Valinin eli kesik bile olsa, yine aynı ifade kullanılır. (Allah'ın eli) tâbiri de böyledir. El ile alakası yoktur. (İlcam-ül Avam)

Demek ki, tek başına görmek ve işitmek yetmez. Onun hediye olduğunu da anlamak gerekir. Gözleri görmeyen kimsenin yanında, bir hediye gelse, o da onun hediye olduğunu anlasa, bu da göz hakkına girer

http://islamisigi.de/images/onmenuresimleri/Allaha-yakinlasma-geri-don-logo.png

883">