paylaş
FaceBook

Karakteri güzel olan, çirkin laf etmez

Hz. Cabir (r.a.)’tan nakledilen bir hadiste Peygamber Efendimiz, “Bir adamın dilinin güzelliği, güzel konuşması onun güzelliğindendir” buyuruyor. Karakteri güzel adam çirkin laf etmez. Allah vermiştir ona bu kabiliyeti, çok güzel konuşanlar vardır. Dargınları barıştırırlar, gamlı, kederli müminleri neşelendirirler. Güzel laf etmek Allah’ın lütfudur. Adama ısınmak istemiyorsun ama öyle güzel konuşuyor ki hayran bırakıyor kendine, kalbin ısınıyor. Peygamber Efendimiz bu laf güzelliği kabiliyetinden olursa, “Karakterinin güzelliğine işarettir” buyuruyor. Bu şekilde değil de insanlara kendini satmak için büyük görünmek için cümleler kurarsa Allah bunlara buğz eder. Güzel Peygamberimiz böyle buyuruyor.

YERYÜZÜ MÜSLÜMANLARA TEMİZ KILINDI

Resulullah Efendimiz, “Bana her temiz toprak ve mescit temizleyici kılındı” buyuruyor. Bu Peygamber Efendimiz’e mahsus bir özelliktir. Başka milletler (millet din anlamında da kullanılır) ibadet edebilmek için kendi ibadet hanelerine gitmek zorundadır. Mesela Hristiyanlar kiliseye, Yahudiler havraya gitmek zorundadır. Efendimiz diyor ki, bütün yeryüzü temiz olmak kaydıyla bana mescit olarak verildi. Müslim’den aktarılan bir hadis-i şerifte ise Efendimiz, “Yeryüzü bize mescit kılındı. Yeryüzünün toprağı da temizleyici kılındı” buyuruyor. Ümmet-i Muhammed’e yani bize verdi yeryüzünü. Bu Allah’ın verdiği bir lütuf, bir ihsan, bir nimettir. Bunu bilerek ibadet edin, şükür edin. Yani namazı yeryüzünün her tarafında kılabilirsiniz. Tabii ki toprak temiz olmak kaydıyla…

 

MÜSLÜMAN YERYÜZÜNÜ TEMİZ TUTMAK ZORUNDADIR

Bu hadisten çok önemli bir husus ortaya çıkıyor. Batılılar çevre temizliği diye hava atıyorlar. Ancak çevre temizliği asırlar öncesinde İslam’da vardı. Yeryüzü mescit kılındı demek, burada pislik bırakılmaz, kirletilmez demektir. Cami temiz olur, temiz olan yerde namaz kılınır. Hem insan temiz olacak hem üstündeki elbise temiz olacak ki namaz geçerli olsun. Yeryüzü de cami olduğuna göre Müslüman yeryüzünü de temiz tutmak zorundadır. Bu müminlerin sorumluluğundadır. Kıra bayıra gitmek sünnettir. Ama orada yemek yedikten sonra çöpleri oraya atmayacağız. Ama bunu dinen yapmayacağız. Çöpleri mutlaka toplayacaksınız. Gerekirse toprağa gömeceksiniz. Sadece siz gelmiyorsunuz oraya. Başka biri de gelecek. Sorumluluk sizindir. Dinimizde çevreyi pisletmek caiz değildir. Her türlü pislik için tedbirler alınmalıdır. Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor. Toprak temiz kılındığı gibi temizleyicidir. Su bulamadığınız zaman üstünüze bulaşan bir kiri, toprak ile temizleyebilirsiniz. Teyemmüm abdesti alabilirsiniz. Yeryüzünün her tarafında namaz kılınabileceği gibi kılınmayacak yerleri de vardır. Mesela İslam’da namaz kılınması yasak olan yerlerden biri, kabirlerdir. Kabristanda namaz kılınmaz. Kabirdeki insan namaza engel olacak şekilde yukarı çıkmaz elbette ama kabre tapmaya şeklen benzediği için yanlıştır. Orada namaz kılınmaz, mekruhtur. Hamamda tuvalet olan yerlerde de namaz kılınmaz. Hanefi mezhebine göre böyledir.

ALLAH MEKANDAN MÜNEZZEHTİR

Peygamber Efendimiz’in Selman-ı Farisi Hazretleri’nden nakledilen bir hadis-i şerifinde, “Yarın ahirette Allah-u Zülcelal hazretleriyle hemcelis olanlar kimlerdir?” sorusunu, Allah ile yan yana oturur bir şekilde olanları Efendimiz hadisin devamında, “Varağ sahipleridir” buyuruyor. Peygamber Efendimiz, Allah ile yan yana oturmayı tabii ki teşbih olarak bize anlatıyor. Şüphesiz Allah mekândan münezzehtir. Allah’ın haram dediği her şeyden müminler olarak sakınmak zorundayız. Ancak haram mı helal mi belli olmayan şüpheli durumlar da vardır. Varağ, haramlardan uzak durduğu gibi şüpheli şeylerden de uzak duranlara denir. Efendimiz böyle buyuruyor. Şüpheli şeylerden de uzak durmamızı emrediyor. Bu konuda müminlerin çok dikkatli davranması lazım ki varağ sahibi olsunlar. Ahirette de Allah ile sanki yan yana durur gibi ona yakın olabilsinler.

DÜNYAYI KALPTEN UZAK TUTMAK

Efendimiz hadisin devamında Allah’a yakın olanlardan bir diğerini “Züht sahibi olanlar” olarak buyuruyor. Züht ne demek? Giyindik, yedik içtik, bunlar dünya işi. Bunların hepsi ihtiyacımız. Züht demek ise ihtiyacı kadar dünyayı kendine vasıta sayan kişidir. Ana hedef ahiret olacak. Bu dünya gelip geçici, bunu bilip dünyayı ahirete vasıta kılacaksın. Elbise giydik neden, örtünmek namazın farzıdır. Kadına da, erkeğe de farzdır. Sadece ölçüsü farklıdır. Ötünerek ne yaptık? Dünyalık bir işi ahirete vasıta kılmış olduk. Yemeden içmeden de namaz kılamazsınız, ibadet edemezsiniz. Yemeyi içmeyi de bunun için yapacağız. Arabanın en güzeline de binebilirsiniz. Ama dünyaya gönül bağlamazsınız, ona tapmazsınız. Yarın kara toprağa gireceğim diye gurur, kibir yapmazsın. Kalbinden dünyayı uzak tutan adama zahit derler. Bu işe de züht derler. Züht sahibi de Allah’a yakındır.

ÂLİMLER İLE DİZ DİZE OTURUN

Hepiniz âlim olmayabilirsiniz, dinin inceliklerini bilmeyebilirsiniz. Birisi ekmek yapacak, birisi kumaş yapacak, birisi de ticaret yapacak. Her insanın bir görevi vardır. Diğer insanların ihtiyaçlarını karşılamak için yaptıkları bu hizmetler Allah’a hizmet sayılır. Ama bir insan da gece gündüz kitaplarla birliktedir. Hz. Kur’an’ı okur. Dinin inceliklerini, detaylarını bilir. Olmazsa olmaz bilgileri herkes bilir. Ancak bunun dışındakileri esnaf, doktor, çiftçi bilemez. Peygamber Efendimiz bu incelikleri öğrenmemiz için, “Âlimlerle oturup kalkın. Uzak durmayın, içli dışlı olun. Diz dize olun. Çünkü Allah âlimlerin kalplerindeki hikmetle ölü kalpleri diriltir” buyuruyor. Âlimler şeri bilgileri bilirler, insan vücuduna zararlı olan şeyleri bilirler. Her hareketlerini Allah’ın kanunlarına ve Peygamber’in sünnetine göre yaparlar. Sizin haberiniz olmayan şeyleri onlar bilebilirler. Yakınlarında olun ki nasıl öksürürken ne yapıyor, konuşurken, işe başlarken, otururken, kalkarken, su içerken nasıl içiyor. Bunları öğrenmek için yanlarında bulunun ki siz de öğrenebilesiniz. Onların ilimlerinden faydalanın ki kalpleriniz nurla dolsun.

ÖLÜ KALPLER İLİM NURUYLA DİRİLİR

Efendimiz, hadis-i şerifin devamında, “Nasıl dirilirsiniz biliyor musunuz? Semanın bereketli yağmurlarının yeryüzü toprağını dirilttiği gibi siz de dirilirsiniz” buyuruyor. İnsan yan yana oturduğu kimseden ilim öğrenir. Eğer âlimin yanında oturursanız ilim öğrenirsiniz. Cahilin yanında oturursanız bir şey öğrenemezsiniz. Dini öğrenmek için âlimlerin yanlarında bulunmak gereklidir. Dini bilgiler insanın karakterini oluşturur. Müslümanlık kişiliğini oluşturur. Dini ilimden bir tanesi eksikse aynı duvarın bir tuğlasının eksikliğine benzer. Eğer çok eksiğiniz varsa, dini bilginiz yoksa bütün duvar üstünüze çökebilir. Tabii ki her insanın her konuda bilgisi olmayabilir. Bu nedenle âlimlerle, bilenlerle beraber olursanız hem öğrenirsiniz hem de dini güzel yaşarsınız. Dini güzel yaşadığınız için Allah-u Zülcelal hazretleriyle yakın olursunuz. Ölü kalpleriniz ilim nuruyla, Allah’ın ayetlerinin feyzi bereketiyle, Efendimiz’in buyurduğu gibi yağmur sularının yeryüzü toprağını dirilttiği gibi dirilir.

ÂLİMİN CENAZESİNE KATILMAK BİLE LÜTUFTUR

Âlim ve evliya adamlarla oturursanız bir tuhaf olursunuz. Öyle adamları bulabilsek de keşke her zaman yan yana gelebilsek. Böyle adamların cenazesine katılmak bile Allah’ın lütfuna mazhar olmaya sebeptir. Salih mümin ya da saliha mümine vefat ettiği zaman Peygamber Efendimiz, “Allah’ın ilk hediyesi, cenazesine katılan herkesin günahları silmesidir” buyuruyor. Böyle adamları dünyada da, ahirette de bırakmayacaksın. Edebi, ahlakı, bilmediğiniz ne varsa öğreneceksiniz. Allah bizleri, dostları ile hemhal eylesin. Amin.

883">