Peygamber Efendimiz (S.A.V.) doğar doğmaz secde etmiş ve o esnada “Ümmetî, Ümmetî” (Ümmetim, ümmetim) diyerek ümmetine olan düşkünlüğünü daha o zamandan göstermiştir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ümmetine olan düşkünlüğünü kendisi ise şöyle ifade etmiştir:
–Ümmetimle ben aynen şuna benzeriz: Ateş yakan ve yaktığı ateşe pervane böceği ile çekirgeler düşmeye başlayınca onları kurtarmaya çalışan kimse gibi; ben sizi ateşe düşmekten korumak için ellerinizden tutuyorum. Hâlbuki siz benim elimden kurtulmaya çalışıyorsunuz.
(Riyan’üs-Salihın: 163)
Hz. Ayşe validemiz (r.a.) şöyle rivayet etmektedir:
Bir akşam Allah Resulü namaz kılıyordu. Rükû ettiği vakit: “Ya Rabbi! Ümmetim ümmetim!” dediğini duydum. Sonra secdeye gittiler, secdelerinde de: Ya Rabbi! Ümmetim, ümmetim.” dediler. Namazdan sonra da yine: “Ya Rabbi! Ümmetim ümmetim!” dediler ve sonrasında da:
“Ya Ayşe, bu durumu çok mu merak ettin? Ben hayatta kaldığım müddetçe: ‘Ya Rabbi! Ümmetim ümmetim!’ diyeceğim. Kabirde de bunun gibi yine: ‘Ümmetim, ümmetim!’ diyeceğim. Hatta Sur’a üfleninceye kadar. Sur’a üflendiği zaman yine: ‘Ümmetim, ümmetim!’ diyeceğim. Bütün enbiyanın nefsim dedikleri o günde ben yine ‘Ümmetim ümmetim!’ diyeceğim; Cenâb-ı Hak da: ‘Sen ve ümmetin ve benim vahdaniyetime inanıp tasdik eden ve senin de peygamberliğini tasdik edenlere seni şefaatçi kıldım.’ ” buyurur.
Ashabı ise Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) Müslümanlara olan hassasiyetini şöyle dile getirmektedir:
–Müslümanların zayıflarına gider, onları yoklar, hastalarını ziyaret eder, onların cenazelerinde hazır bulunurlardı. (Ramuz el-Ehadis: 548/11)
–Müslümanlardan birini üç gün görmezse onu sorar, şayet seyahate çıkmışsa onun için dua ederdi. Hasta ise de ziyaret ederdi. (Ramuz el-Ehadis: 538/5)
Allah-u Teâla da Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) ümmetine olan düşkünlüğünü şöyle anlatmıştır:
“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe-128)
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) sadece dönemindeki Müslümanlar için değil, kıyamete kadar gelip geçecek bütün ümmeti için de dua etmekteydi. Bir gün yine ümmeti için ağlayarak Allah-u Teâla’ya dua ederken, Yüce Allah-u Teala, Cebrail’e şöyle buyurarak onu Peygamber Efendimiz’in yanına yolladı:
–Ey Cebrail! Gerçi Rabbin her şeyi bilir; ama sen git, Muhammed’e niçin ağladığını sor.
Efendimiz (S.A.V.) de Cebrail’e ümmeti için ağladığı cevabını verdi. Cebrail, Allah’ın huzuruna geri dönerek durumu anlattı. Bunun üzerine Allah-u Teâla buyurdu ki:
–Ey Cebrail, Muhammed’e git ve şunu söyle: “Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz.
(Müslim, İman: 346)
Kıyamet gününde bile diğer peygamberler “Nefsî, nefsî” diyerek kaçarken, Hz. Muhammed (S.A.V.) “Ümmetî, ümmetî” diyerek Müslümanları çağıracak onlara şefaat edecektir. Gelmiş geçmiş tüm peygamberler Allah-u Teâlâ’nın reddetmeyeceği dualarını dünyada yapmışken; Peygamberimiz Efendimiz (S.A.V.) ise reddedilmeyecek duasını kıyamet gününde ümmetine şefaat etmek üzere âhirete saklamış ve böylece ümmetini ne kadar çok sevdiğini göstermiştir.
Yine bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurmuşlardır:
“Benim şefaatim, Ümmetimden büyük günahkârlar üzerine olacaktır.”
(Tirmizî, Kıyame 11; İbnMace, Zühd/37)
Rabbim İnşAllah-u Teala bizi de Peygamber Efendimiz’in sevgisine layık ve ahirette de şefaatine nail eylesin. Amin.