Abdullah b. Abdülmuttalib. İsminin anlamı; “Allah’ın kulu” demektir. Miladi, 545 yılında Mekke’de dünyaya gelmiştir. Dünyaya gelir gelmez babasının alnında parlayan Nur-u Muhammedi, onun alnına geçmişti. Abdullah siret ve surette kardeşlerinden çok farklıydı.
Efendimiz (sas) Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in soyundan gelmiştir. Bilindiği gibi Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail’i Allah’a kurban adamıştı. Tereddüt etmeden Allah’a adağını yerine getirecekti. Aynı şekilde Hz. İsmail de, tereddütsüz Allah için kurban edilmeye razı idi.
Babası Abdülmuttalib’in kaybolan zemzem kuyusunu ararken yaptığı adak üzerine kuranın kendisine çıkması ile başından bir kurban hadisesi geçmiş, ama daha sonra Allah bir vesile ile onu aynen atası İsmail (as) gibi bu işten selametle kurtarmıştı.(7) Bundan dolayı Efendimiz (sas) şöyle buyururlardı: “Ben iki kurbanlık babanın oğluyum.”(8) Bir gün bir Arab bu iki kurban hadisesini kast ederek, Efendimiz’e (sas): “Ey iki kurbanlığın oğlu!” diye hitab etmiş, Efendimiz (sas) de bu hitabı tebessüm ile karşılamıştı.(9)
Abdullah b. Abdülmuttalib, Mekke’nin en soylu, güzel ve ahlaklı hanımı olan Âmine validemiz ile evlenmiştir. Ancak, bu mübarek evlilik fazla uzun sürmemiş, Abdullah 25 yaşında, hanımı Âmine validemiz Efendimiz’e 6 aylık hamile iken vefat etmiştir.
Alemlere Rahmet olarak gönderilen Efendimiz (sas) babasını hiç göremedi. Baba ve annesi ile birlikte bir sofrada oturmak O’na hiç nasib olmadı. Rabbim bizleri baba ve annemizin kıymetini bilen kullarından eylesin.
Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:
“Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, onlara ‘öf’ bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.”(10)
Bizler anne ve babamızın o güzel kalplerini ne de çok kırdık değil mi? Ne çok onlar hakkında yanıldık. Bu ayet zihin dünyamızdan hiçbir şekilde çıkmasın. Rabbimiz anne babamıza “öf” bile demeyin derken bu konuda ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini ifade etmektedir. Efendimiz (sas) baba hakkında şöyle buyurmuştur:
“Hiçbir evlat babasının hakkını ödeyemez…”(11)
Hakkı ödenemeyen babamıza karşı tavrımız, Allah’a ve Resûlü’ne iman eden bir mü’mine yakışır şekilde olmalıdır. Rabbim babalarımızın kıymetini –onlar hayatta iken– bilmeyi cümle Ümmet-i Muhammed’e nasib eylesin.
7.Yıldırım, Muhammed Emin, Hz. Peygamber’in Albümü, s. 27
8.Hâkim, el-Müstedrek, II/559
9.Taberi, Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülûk, c. I, s. 499
10.İsra Sûresi, 17/23
11.Ebu Davud, Edeb, 120