Son zamanlarda Hazret-i İsa tartışması hiç gündemden düşmüyor. Aslında sadece bu konu değil, Müslümanların kafasını karıştırmak, 1400 yıllık İslam inancını sarsmak için her gün yeni bir dini konu tartışmaya açılıyor. Maksat belli; Müslümanları geçmişten koparmak sonra da kendilerine göre yeni bir İslam modeli ortaya koymak.
Daha önce günlerce, gazetelerde ve TV’lerde bu konu ile ilgili şunlar tartışıldı: Hazret-i İsa öldü mü, ölmedi mi? Tekrar gelecek mi gelmeyecek mi? Şimdi de gelecekse nasıl gelecek, konusu tartışılıyor.
Bu konularda bugün insanlar üç gruba ayrılmış durumda:
1- Yahudiler gibi İsa aleyhisselamın öldüğüne, bir daha gelmeyeceğine inananlar. Mısırlı Abduh, Şeltut vb. kimseler böyle inanıyor.
2- Hazreti İsa’nın ölmediğini ve tekrar geleceğini kabul eden fakat bu geri gelişin, ruh ve beden beraber olarak değil de, şahsı manevi; uzlaşmaya, barışa, diyaloğa dayalı bir hareket, bir akım, bir esinti şeklinde olacağına inananlar. İbni Teymiyye, İbn Kayyım ve bunun yolunda olan Ehli sünnet dışı bazı kimseler böyle inanıyor.
3- Hazret-i İsa’nın ölmediğine, onun yerine, İsa aleyhisselema ihanet eden havari Yehuda’nın çarmıha gerildiğine, hazreti İsa’nın kıyamete yakın tekrar ruh ve beden beraber olarak geleceğine, evlenip çocuğu olacağına, Deccal ile savaş yapacağına, 40 yıl hüküm sürüp Medine’de Resulullah efendimizin yanına defnedileceğine inananlar. 1400 yıldan beri Ehli sünnet inancında olan Müslümanlar hep böyle inanmışlardır. (Hıristiyanlar ise, Hazret-i İsa’nın öldürüldüğüne, üç gün sonra diriltilip göğe çıkartıldığına, ahir zamanda tekrar geleceğine inanır.)
Şimdi bunlarla ilgili bugüne kadar yapılan tartışmalara ve gösterilen delillere bir bakalım:
Son devir Ehli sünnet alimlerinden şeyhülislam vekili Muhammed Zahid el-Kevserî, Mısır’da bulunduğu sıralarda, Hz. İsa’nın kıyamete yakın yeryüzüne ineceği meselesine dair “Nazretu’n-Abira” isminde bir kitap yazmıştır. Kevserî, bu konuda Kur’an-ı kerimde bulunan ayetleri ele alarak inceledikten sonra, bu ayetlerin Hz. İsa’nın ineceğini çok açık, sarih, kesin bir şekilde ifade eder. Üstad Kevserî konu ile ilgili hadislerin mütevatir derecesine ulaşan hadisler olduğunu belirtir. Mütevatir hadis, her asırda yalan söylemesi mümkün olmayan çok kimselerin bildirdiği hadislerdir. İtikat konusunda mütevatir hadisler de Kur’an ayetleri gibi bir kaynak oluşturur. Bu konuda alimler arasında herhangi bir tartışma mevcut değildir.
Kevserî, Kur’an ve sünnet naslarının yanı sıra, bu hususta eskiden beri Müslüman âlimlerin arasında görüş birliği (icma) olduğunu belirtir. İslam alimleri, Hz. İsa Mesih’in kıyametten önce yeryüzüne ineceği ve aynı zamanda zuhur edecek olan kötülük ve şerrin lideri Deccal’ı öldüreceği hususunda birleşmişlerdir.
Bu mesele, bu konuda gelen ayet ve hadislerin açık anlamları ve buna dayanan ortak dinî kanaat nedeniyle içtihadi bir mesele olarak addedilmemiştir... Tam tersine ümmet içinde herkesin paylaştığı ortak bir dinî akide olarak kabul edilmiştir..
Bu konu geçmişte de Ehli sünnet dışı kimseler tarafından zaman zaman dile getirildiği için, İslam âlimleri, İsa aleyhisselamın ölmediğine, “ruh ve beden beraber” olarak tekrar geleceğine dair 20’den fazla kitap yazmışlardır. Bunlardan biri de Hindistan’ın büyük âlimlerinden Enver Şah Keşmirî’dir. Keşmirî, “Et-Tasrih bima tevatere fi nüzuli Mesih” adlı eserinde, İsa aleyhisselamın geleceği konusundaki hadis-i şeriflerin mütevatir olduklarını inkârının küfür olduğunu bildiriyor.
Çünkü, mütevatir hadisler kesin bir bilgidir. Bu haberlerin doğru veya yanlış olması hiç kimse tarafından tartışma konusu yapılamaz. Bu nedenle Fıkıh usulü âlimleri bunları mutlaka kabul etmenin, gereğiyle amel etmenin zorunlu olduğunu belirtirler.