paylaş
FaceBook

http://islamisigi.de/joomla-images/logo/hadisbahcesi.png

Hz. Âişe'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Güç yetirebileceğiniz amelleri yapmaya gayret ediniz. Allah usanmaz da siz usanırsınız. Allah katında amellerin en sevimlisi az da olsa devamlı olanıdır.”

(D1368 Ebû Dâvûd, Tatavvu', 27)


Hz. Âişe'den (ra) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Uyuyandan uyanıncaya kadar, akıl hastalığına duçar olandan aklı başına gelinceye kadar ve çocuktan bulûğ (ergenlik) çağına gelinceye kadar.”

(D4398 Ebû Dâvûd, Hudûd, 17)


Ebû Zer el-Ğıfârî'den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Allah, yanılarak, unutarak ve zor kullanılarak yaptıklarından dolayı ümmetimi sorumlu tutmaz.”

(İM2043 İbn Mâce, Talâk, 16)


Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah, dile getirmedikleri veya yapmadıkları müddetçe, içlerinden geçirdikleri şeylerden dolayı ümmetimi sorumlu tutmaz.”

(N3463 Nesâî, Talâk, 22)


Ebû Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Din kolaydır. Bir kişi takatinin üstünde ibadete kalkışırsa din karşısında âciz kalır. Bunun için aşırıya kaçmayın, dosdoğru yolu tutun ve (salih amellerden alacağınız mükâfattan ötürü) sevinin. Sabah, akşam ve gecenin bir kısmında (dinç olduğunuz vakitlerden) yararlanın (ki taat ve ibadetinize devam edin).”

(B39 Buhârî, Îmân, 29)


Ebû Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Vücuttaki bütün eklemler için her gün sadaka vermek gerekir. Bineğine binmek isteyen kişiye yardım etmek veya eşyasını bineğine yüklemek sadakadır. Güzel söz ve namaza giderken atılan her adım sadakadır. Yol göstermek sadakadır.”

(B2891 Buhârî, Cihâd, 72)


Muâz (ra) anlatıyor:

“Ufeyr adlı eşeğin üzerinde (yolculuk ederken) Hz. Peygamber'in (sav) terkisinde idim. Resûlullah, “Ey Muâz! Allah'ın kulları üzerindeki hakkını ve kulların Allah üzerindeki hakkını bilir misin?” diye sordu. Ben, “Allah ve Resûlü daha iyi bilir.” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Allah'ın kulları üzerindeki hakkı, Allah'a kulluk/ibadet etmeleri ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise kendisine ortak koşmayan kimselere azap etmemesidi r.” Ben, “Ey Allah'ın Resûlü! İnsanlara bunu müjdeleyeyim mi?” diye sorunca, Resul-i Ekrem, “Hayır müjdeleme, zira (bu müjdeye güvenip) gevşeyebilirler.” cevabını verdi.

(B2856 Buhârî, Cihâd, 46)


Hz. Âişe'den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“…Allah katında amellerin en sevimlisi, az da olsa devamlı olanıdır.”

(D1368 Ebû Dâvûd, Tatavvu', 27)


Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah şöyle buyurur: 'Kim benim bir velî kuluma (dostuma) düşmanlık ederse, ben de ona harp ilân ederim. Kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafile ibadetlerle de bana yaklaşmaya devam eder, ta ki ben onu severim. (Sevince de) artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden isterse muhakkak ona (istediğini) veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu korur ve kollarım…'”

(B6502 Buhârî, Rikâk, 38)


Ebû Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“…İhsan, O'nu görüyormuş gibi Allah'a ibadet etmendir. Sen O'nu göremesen de O seni görmektedir…”

(B4777 Buhârî, Tefsîr, (Lokmân) 2)


Ebû Ümâme'den rivayet edildiğine göre, “Yâ Resûlallah, hangi dua daha çok kabule şayandır?” diye sorulmuş, Peygamber Efendimiz, “Gece yarısından sonra ve farz namazların arkasından yapılan dualar.” diye cevap vermiştir.

(T3499 Tirmizî, Deavât, 79)


Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) cuma gününden bahsederek şöyle buyurmuştur:

“Onda öyle bir an vardır ki şayet bir Müslüman namaz kılarken o âna rastlar da Allah'tan bir şey isterse Allah, ona dilediğini mutlaka verir.”

(M1969 Müslim, Cum'a, 13)


Amr b. Şuayb'ın, babası aracılığıyla dedesinden rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Duaların en hayırlısı arefe günü yapılan duadır.”

(T3585 Tirmizî, Deavât, 122)


Hz. Ömer'den rivayet edildiğine göre, bir gün umreye gitmek için Hz. Peygamber'den (sav) izin istedi. Hz. Peygamber de kendisine izin verdi ve şöyle dedi:

“Kardeşim! Duana bizi de ortak et, bizi unutma.”

(İM2894 İbn Mâce, Menâsik, 5)


Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre,

Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur.”

(T3370 Tirmizî, Deavât, 1; İM3829 İbn Mâce, Dua, 1)


Enes b. Mâlik'in naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Dua ibadetin özüdür.”

(T3371 Tirmizî, Deavât, 1)


Nu'mân b. Beşîr'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav):

“Dua ibadetin ta kendisidir.” buyurmuş ve sonra şu âyeti okumuştur: “Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış hâlde cehenneme gireceklerdir.”

(Mü'min, 40/60; T3372 Tirmizî, Deavât, 1; D1479 Ebû Dâvûd, Vitr, 23)


İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Sizden her kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır. Allah'tan istenilen şeyler arasında O'na en sevimli geleni, afiyettir.” Resûlullah (sav) konuşmasına şöyle devam etmiştir: “Dua, başa gelen ve henüz gelmeyen belaya karşı fayda sağlar. Öyleyse ey Allah'ın kulları, duaya sarılın!”

(T3548 Tirmizî, Deavât, 101)


 Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Sizden biriniz, 'Dua ettim de duam karşılık görmedi.' deyip acele etmediği müddetçe duası karşılık bulur.”

(D1484 Ebû Dâvûd, Vitr, 23; M6935 Müslim, Zikir, 91)


 Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Allah'a, kabul edileceğine gerçekten inanarak dua edin. Bilin ki Allah, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.”

(T3479 Tirmizî, Deavât, 65)


Ali b. Ebû Tâlib'den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber vitir namazının sonunda şöyle dua ederdi:

“Allah'ım! Gazabından rızana sığınırım, cezalandırmandan affına sığınırım. Senden (gelecek her türlü azaptan) Sana sığınırım. Seni lâyıkıyla övmeyi beceremem.

Sen, kendini övdüğün gibisin.”


 (N1748 Nesâî, Kıyâmü'l-leyl, 51)

Ebû Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) bir ay yatsı namazında kunut yaptı ve kunutunda şöyle buyurdu: “... Allah'ım! Zayıf düşürülmüş müminleri (müşriklerin baskısından) kurtar!...”

(D1442 Ebû Dâvûd, Vitr, 10)


 Ebû Hüreyre anlatıyor:

“Ey Allah'ın Resûlü, müşriklere beddua et!” denildi. Resûlullah ise, “Ben lânetçi olarak gönderilmedim; bilakis ben rahmet olarak gönderildim.” buyurdu.

(M6613 Müslim, Birr, 87)


Ebû Hüreyre'nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez.”

(T1954 Tirmizî, Birr, 35)


 Câbir (b. Abdullah) tarafından nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Bir kimseye bir nimet verilir de onu (hayırla yâd ederek) dile getirirse, onun şükrünü yerine getirmiş olur. Eğer onu (kimseye söylemeyerek) gizlerse ona nankörlük etmiş olur.”

(D4814 Ebû Dâvûd, Edeb, 11)


 Ebû Hüreyre'den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Yiyip şükreden kimse sabrederek oruç tutan kimse gibidir.”

(T2486 Tirmizî, Sıfâtü'l-kıyâme, 43; İM1764 İbn Mâce, Sıyâm, 55)


Ebû Hüreyre anlatıyor:

Resûlullah (sav), “Cennet bahçelerine uğradığınız zaman nimetlerinden yararlanın.” buyurdu. Bunun üzerine “Yâ Resûlallah, cennet bahçeleri nedir?” diye sordum. Hz. Peygamber, “Mescitler!” diye cevap verdi. “(Peki, o hâlde) er-rat'u (yani) nimetlerinden yararlanmak nasıl olacak Yâ Resûlallah?” dedim. Peygamber (sav), “Sübhânallâhi ve'l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illâllâhü vallâhü ekber” diyerek cevap verdi.

(T3509 Tirmizî, Deavât, 82)


Hz. Âişe (ra) şöyle demiştir:

“Hz. Peygamber (sav) Allah'ı sürekli zikrederdi.”

(M826 Müslim, Hayız, 117)


 

Amr b. Abese'den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Rabbin, kuluna en yakın olduğu vakit gecenin son yarısıdır. Eğer o vakitte Allah'ı zikredenlerden olabilirsen ol!”

(T3579 Tirmizî, Deavât, 118)


 Ebû Musa (el-Eş'arî) (ra) tarafından rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Rabbini zikreden kimse ile zikretmeyen kimsenin misali, diri ile ölünün misali gibidir.”

(B6407 Buhârî, Deavât, 66)


 Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah buyuruyor ki: Kulum beni nasıl düşünüyorsa ben öyleyim. O, beni anarken ben onunla beraberim. O, beni kendi başına anarsa, ben de onu kendim anarım. O, beni bir topluluk içinde anarsa, ben onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım…”

(M6805 Müslim, Zikir, 2; B7405 Buhârî, Tevhîd, 15)


Abdullah (b. Mes'ûd) tarafından nakledildiğine göre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Günahtan tevbe etmek, günahı terk edip bir daha ona dönmemektir.”

(HM4264 İbn Hanbel, I, 446)


 Esmâ b. Hakem el-Fezârî anlatıyor: Ali'yi (ra) şunları söylerken işittim:

Ebû Bekir'in bana haber verdiğine göre —ki Ebû Bekir (ra) doğruyu söyler— o, Allah Resûlü'nü (sav) şöyle derken işitmiş: “Bir kimse bir günah işler de ardından güzelce abdest alır, sonra kalkıp iki rekât namaz kılar ve Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah onu mutlaka bağışlar.”

Ebû Ubeyde b. Abdullah'ın, babasından (Abdullah b. Mes'ûd'dan) naklettiğine göre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “Günahından tevbe eden kimse, günahsız kimse gibidir.”

(İM4250 İbn Mâce, Zühd, 30)


 Ebû Hüreyre'den nakledildiğine göre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Biriniz kaybettiği hayvanını bulduğu zaman ne kadar seviniyorsa, muhakkak Allah da sizden birinin tevbesine bundan daha çok sevinir.”

(M6953 Müslim, Tevbe, 2)

 islamisigi.de

883">