paylaş
FaceBook

http://islamisigi.de/joomla-images/yazarlar/mevlut_ozcan2742016990.pngYazar/Mevlüt Özcan
Konumuza Tevbe Suresi’nin 29’uncu ayetiyle başlamak istiyorum. Bu ayette Rabbimiz Teâla şöyle buyuruyor: “Onlar (kâfirler) dünya hayatının zahirini görüyorlar. Ahiret hayatından gafiller.”
Yeryüzünde en büyük musibet Allah’a ve ahiret gününe inanmamaktır.
Allah (C.C.), sapıkları anlatırken bu sapıklıklarının nereden kaynaklandığını işte bu ayette anlatıyor.

Yeryüzündeki mahlûkatın içinde insanın yeri neresidir. Bunu Kur’ân-ı Kerim açıkça beyan ediyor.

İnsan yeryüzüne yemek, içmek ve cinsel arzularını tatmin etmek için geldiğini zannederse o zaman hayvandan farkı kalmaz.
İnsanın yeri neresi?
Bu mesele küçük yaşlardan itibaren insana öğretilmelidir. İnsan bu terbiye ile büyütülecek. İşte o zaman arzu edilen nesil meydana gelir. Bunlar öğretilmezse yeryüzünde huzursuzluk kaynağı olan bir toplum oluşur. Sıkıntıların ardı arkası gelmez.
Yeryüzünün dış görünüşüyle meşgul olmak huzursuzluk sebebidir.
İnsanın gözle görülen tarafı var, bir de gözle görülmeyen tarafı var.
* Gözle görülen taraf: El, ayak, göz, kulak ve bunların ihtiyaçlarıdır.
* Gözle görülmeyen taraf: Ruh.
Ruh; bedenden çıktıktan sonra etiniz, kemiğiniz, gözünüz, kulağınız yığılıp kalıyor; hiçbir işe yaramıyor. Bir mana ifade etmiyor.
Batılılar dünya ile alâkalı meselelerini halletmişler. Sanayileşmişler. Aletler icat etmişler. Alt yapıyı, eşyayı çözümlemişler.
Ancak, insanın ruh yapısını tümüyle ihmal etmişler. Dünyanın dış cephesini imar etmişler. Ahiret cephesini ihmal ederek hayatlarını mahvetmişler.
Beden, ruh çıktıktan sonra bir mana ifade etmiyor. Bunun gibi dünyanın ruhu da ahirettir. Ahireti dikkate almazsanız dünyanız bir mana ifade etmez. Dünyanın mutluluğu, saadeti ahiret imanıyla tecelli eder. Ahireti kaldırdığınız zaman dünyanın hali, ruhu çıkmış bir cesede benzer.
Cesedi ortada bırakırsanız kokar.
Ahireti ortadan kaldırırsanız dünyanız kokar, çekilmez hale gelir.
“Dünya kirlendi; çevre kirlendi” diyoruz.
Çevreyi kirleten insandır. İnsanı kirleten dinsizlik, imansızlık ve imansızlar gibi yaşamaktır. Ahirete inanan insan, önce kendi üzerinde tasarrufu dikkate alır. Kendisini temizler.
Ahirete iman eden, günde beş defa abdest alan, hadesten, necasetten temizlenen insan, çevreyi kirletmez. Çevre temizliği itikatla, imanla, abdestle, namazla, gusül ile başlar. Bunları yapmayan kişi çevreyi temizleyemez.
Çevre temizliği iman ile başlar. Suyu kirletirseniz temizlik yapamazsınız. Bu da çevre ile alâkalıdır.
Çevreyi itikadı bozuk; dünyaya düşkün, eğlenceye düşkün insanlar kirletiyorlar.
Dinden, imandan uzak yetiştirmenin cezasıdır çektiklerimiz.
Fatih Sultan Mehmet’in birkaç vasiyetnamesi, kanunnamesi ve kararnamesi var. Bunlardan bir tanesi İstanbul’daki Haliç ile alakalı. Orada diyor ki: “Zinhar Haliç’in her iki yamacında davar, sığır otlatılmasın. Çünkü bu hayvanlar dışkılarını geldiği yerde atarlar. Yağmur ile bu pislikler Haliç’e akar; bu da Haliç’i pisletir.”
Görüyor musunuz idareciyi. Fatih, abdest alıp namaz kılıyordu. Abdest alıp namaz kılmayan idarecilerin ülkemizi, çevremizi, nasıl bozduklarını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Şunu demek istiyoruz: Ahirete iman etmeyenler dünyayı kokutur, etrafındakilere de zarar verirler. Huzurlu bir hayat imandan, ruh yapısından, vicdanî hayatından geçer. Bu gerçeği kimse göz ardı etmemelidir.

883">