Zikrin Faydaları
Zikrin o kadar çok faydası vardır ki saymakla bitmez. Fakat alimler eserlerinde sadece bazı faydalarından bahsederler. İbn Kayyım Cevzi rahmetullahi aleyh ise, “Elvabilü’s Sayb” isimli eserinde, zikrin yüzden fazla faydasından bahsediyor. Bunlardan bazıları şunlardır:
- Zikir, şeytanı insanın yanından uzaklaştırır ve Allah-u Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazandırır. Kalpten gam ve tasayı giderir. Kalben ferahlığa, sevince ve rahatlığa vesile olur. Kalbi ve yüzü nurlandırır. Bedeni ve kalbî güçlendirir.
- Zikredenlerin üzerine Allah-u Teâlâ’nın rahmeti iner. Meleklerin duası erişir.
- Zikir, İslam’ın ruhu olan sevgi ve muhabbeti temin eder. O kurtuluş ve saadetin kaynağıdır. Allah-u Teâlâ her şey için bir sebep yaratmıştır, sevginin husulüne sebep de zikirdir. Her kim Allahu Teâlâ’nın sevgisine nâil olmak isterse zikre devam etmelidir.
- Zikir, murakabeyi (yani insanın Allah-u Zülcelal tarafından her an gözetildiğinin farkına varmasına, kalbi kötü şeylerden korumayı) temin eder, ihsan kapısının açılmasına vesile olur. Allah-u Teâlâ’ya kurbiyeti (yakınlığı) sağlar, mârifet kapılarından en büyüğü o sayede açılır. Bu derecedeki kişi, sanki Allah-u Teâlâ’yı görüyormuş gibi ibadet etme seviyesine ulaşır.
- Zikir kalbin hayatiyeti için, balığın suya duyduğu ihtiyaç gibidir.
6. Zikir, kalbi cilalandırır. Her şey paslanabilir; kalbin pası gaflet ve hevadır, cilası ise zikir, tövbe ve istiğfardır. Zikir, hataları önler, hatta giderir, yok eder. Çünkü zikir iyiliklerin en büyüğüdür, iyilikler ise kötülükleri ortadan kaldırır.
- Zikreden kimse, zikrettiği varlığa yaklaşır, hatta onunla beraber olur. Bu hususi bir beraberliktir. Velâyet, muhabbet, nusret ve tevfik bu suretle gerçekleşir.
- Zikir, kalbîn şifâ ve ilacı, gaflet ise marazıdır. Kalpler umumiyetle hastadır, onun devası ve şifa bulması Allah-u Teâlâ’yı zikirledir.
- Zikir, cehennem ile kul arasında bir perdedir. Zikir, dilin gıybet, yalan vs. gibi batıl ve haram şeylerle meşguliyetini önler. Allahu Teâlâ’nın memnuniyet ve rızasına sebep olur.
- Rızkı celbeder. (Zikir, zikreden kişiye rızkı çeker.) Hiçbir şey Allah-u Teâlâ’yı zikretmek kadar nimet ve rızkları celbetmez, Allah Celle Celaluhu’nun azabını da defetmez. Zikir, zikreden kişiye vakar ve sevimlilik kazandırır.
- İnsanda Allah (Celle Celaluhu) sevgisini çoğaltır. Sevgi ise İslam’ın ruhu, dinin özü ve mutlulukla kurtuluşa vasıtadır. Bir kimse Allah sevgisine ulaşmak isterse Allah-u Teâlâ’yı da zikretmeyi çok istemelidir. Okumak ve tekrarlamak nasıl ilmin kapısı ise Allah-u Teâlâ’yı zikretmekte onun sevgisini kapısıdır.
Allah-u Zülcelal’i tanımanın vesilesidir
- Kişinin Allah-u Teâlâ’ya yönelmesini sağlar ve gitgide her konuda Allah-u Teâlâ onun için bir sığınak, barınak haline gelir. Her felakette kişi Allah-u Teâlâ’ya yönelir. Zikir, Allah-u Teâlâ’ya yakınlığa sebep olur. Zikir ne kadar çoğaltılırsa Allah’a yakınlık da o kadar artar. Zikirden gafil olup ne kadar ondan uzak durulursa Allah-u Teâlâ’dan da o kadar uzaklaşılmış olur.
13. Allah-u Teâlâ’yı tanımanın kapısı zikir ile açılır. Allah-u Teâlâ’nın azamet ve büyüklüğü kalpte zikir ile meydana gelir ve zikir gönülde huzur sağlar.
14. Zikir, zikreden kişinin Allah (celle celaluhu) katında anılmasını sağlar. Nitekim Kuran-ı Kerim’de “Siz beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim” buyrulmuştur. Bir kudsi hadiste de, “Kim beni içinde zikrederse ben de onu içimde zikrederim” buyrulmuştur.
- Zikir, kalbi diri kılar. Hafız İbni Teymiye şöyle diyor: “Balık için su ne ise kalp için de zikir odur.” Kalp ve ruhun gıdasıdır. Kulun Allah-u Teâlâ’dan uzak kalışını ve yabancılığını giderir, çünkü gâfil kulun kalbinde Allah-u Teâlâ’ya karşı bir yabancılık olur, bu da zikir ile giderilir.
- Kulun yaptığı zikirler, o kulu Arş’ın dört bir tarafında zikreder (onun adını söyler.) Kul rahat ve huzur içinde iken Allahu Teâlâ’yı zikrederse, Allahu Teâlâ da sıkıntı ve felaketli anlarında o kulu zikreder (onu darlıktan kurtarır, yardım eder.)
- Zikir, Allah-u Teâlâ’nın azabından kurtuluş demektir. Sekine (huzur ve saadet) ile ilâhi rahmetin zikreden üzerine inmesine sebep olur. Zikreden kişiyi melekler çevreler.
- Zikir sayesinde dil gıybetten, yalandan, çirkin sözlerden, manasız gevezeliklerden kurtulur. Zikirle bu tip kötülüklerden insanın korunduğu tecrübe ve müşahedelerle sabittir. Nitekim dili Allah-u Teâlâ’nın zikrine alışık olmayan kimseler, her çeşit lüzumsuz gevezelikler yapmaya alışıktır. Zikir meclisleri de meleklerin meclisleridir. Gaflet ve gevezeliklerle dolu lüzumsuz konuşmaların yapıldığı meclisler de şeytani meclislerdir.
- Zikir sayesinde hem zikreden hem de onun yanında bulunan huzur duyar. Malayani sohbetlerin edildiği meclislerde bulunanlar da huzursuz ve bedbaht olur. Zikreden kıyamet günü pişmanlık duymayacaktır. Nitekim hadis-i şerifte, “Allah’ın hiç anılmadığı meclislerde bulunanlar, kıyamet gününde pişmanlık duyacaklar” buyrulmuştur. Tek başına zikrederken gözyaşı döken, kıyamet günü herkes sıcak ve vahşetten dolayı feryat ederken, Arş’ın gölgesinde emniyette olacaktır.
Zikir en kolay ibadet olduğu gibi bütün ibadetlerden de üstündür.
Zikirle insan sultan olur
- Allah-u Teâlâ’yı zikir, cennet fidanlarından bir fidandır. Zikirden dolayı cennette bir köşk inşa edilir. Zikredene vaat edilen mükâfat ve sevaplar hiçbir ibadete verilmemiştir. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyruluyor: “Kim, bir günde yüz kere “Lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerike leh, lehul mulku ve lehul hamdu ve huve ala kulli şey’in kadir” derse; on köle azat etmiş sevabına erer, yüz adet sevap kazanır, yüz adet günahı da silinir. Akşama kadar şeytandan korunmuş olur, başka bir kimse ondan üstün olmaz, ondan çok daha fazla güzel amel eden hariç.” Daha nice hadisler var ki onlardan da zikrin en üstün olduğu anlaşılıyor.
- Zikir, tasavvufun özü ve ruhudur. Bütün tarikatlarda yaygındır. Kimin için zikir kapısı açılırsa onun için Allah-u Teâlâ’nın rızasına ulaşıncaya kadar bütün kapılar açılmış demektir. Buna ulaşan kimse ise ne isterse elde eder. Çünkü Allah katında hiçbir şeyin kıtlığı yoktur.
- İnsanoğlunun kalbinde, Allah’ın zikrinden başka hiçbir şeyin yerleşemeyeceği bir bölge vardır. Zikir kalbe hâkim olunca, sadece zikredenin kalbindeki o bölgeyi kaplamakla kalmaz. Etrafında adamları, saltanatı, malı mülkü olmadığı hâlde, diğer insanlar karşısında şahsiyetli ve vakarlı kılar. Ülkesi olmadığı halde onu sultan eder. Zikir ve ruhaniyeti olmayan kişi ise saltanatına, emrindeki adamlarına rağmen sefil ve değersizdir.
- Zikir, insan kalbini gaflet uykusundan uyandırır. Zira kalp uyuduğu müddetçe, menfaatlerini kaybetmeye devam eder. Zikir, zikreden kimseyi, zikrettiğine (Allah’a) yaklaştırır. Nitekim Kuranı Kerim’de, “Şüphesiz Allah takva sahipleriyle beraberdir” buyrulmuştur. Yine bir kudsi hadiste bildirildiği gibi Allah (celle celaluhu): “Beni zikrettiği sürece ben kulumla beraberim” buyurmaktadır.
- Zikir, kölelerin azat edilmesine denk ve eşittir. Mal ve mülkler sarf etmeye denktir. Allah (celle celaluhu) yolunda cihat etmeye denktir.
25. Kalbin kasvetli katı bir yeri vardır, zikirden başka hiçbir şey orayı yumuşatamaz. Zikir, kalbe şifa veren bir devadır.
- Zikir, Allah (celle celaluhu) dostluğunun bir temelidir, zikirden gafil olmak da O’na düşmanlığın temelidir.
- Allahu Teâlâ meleklerine, zikreden kullarıyla övünür. Zikre devam eden, cennete gülerek girecektir. Bütün ameller, Allahu Teâlâ’yı zikretmek üzere ayarlanmıştır.
Zikir nedir?