Âl-i İmrân sûresinde şöyle buyruluyor:
“Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.
Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın, parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.” (3/102-103)
Rûhu’l-Beyân’da belirtildiğine göre buradaki “Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun” emri, vacipleri ifa edip haramlardan kaçınma gibi konularda kişiyi bütün gücünü sarf etmek üzere mükellef tutmaktadır. Yani Allah’tan gücünüz yettiği kadar korkun. Takvada o derece ileri gidin ki, yapmaya gücünüzün yettiği hiçbir konuda takvaya aykırı davranmayın demektir.
“Ve ancak Müslümanlar olarak can verin” buyruğunun manası, Allah’a boyun eğişinizi tam olarak gerçekleştirmiş olmanın dışında hiçbir hal ve durum üzerine kesinlikle ölmeyin demektir.
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın, parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın” kavlinin manası ise, “ehl-i kitap gibi apaçık hükümlerde ihtilâf ederek haktan ayrılmayın” demektir.
Burada öncelikle takvayı gözetmek, sonra Allah’ın ipine sarılmak ve üçüncü olarak da O’nun nimetlerini hatırlamak emredilmiştir. Çünkü insan davranışları sakındırma veya teşvik ile ıslah edilmeye muhtaçtır. Bir diğer husus, burada sakınmanın teşvikten önce zikredilmiş olmasıdır. Çünkü zararın ortadan kaldırılması, fayda sağlamaktan önce gelir. Nitekim tasavvufî terbiyede