İsrâ suresinin birinci ayetinde, Efendimiz’in bu gecede meydana gelen yolculuğuna şöyle işaret edilmektedir: “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah (gerçekten) noksan sıfatlardan münezzehtir.”1
Allah’ın sonsuz kudreti ile cereyan eden, akıl ve idrak sınırlarını zorlayan bu olayda, Peygamberimiz pek çok ilahi hikmet, sır ve tecellilere mazhar oldu; mekândan münezzeh olarak Cenab-ı Hakk ile konuştu. Bu gece, müminlerin miracı olan beş vakit namaz farz kılındı; Allah’a ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdelendi ve Bakara suresinin son ayetleri vahyedildi.
Kur’an-ı Kerim’de adını bu büyük mucizevî geceden alan ve içinde hem dünyamız hem de ahiretimiz için çok değerli emir ve tavsiyeler bulunan bir sure yer almaktadır. Bugünkü hutbemde İsrâ suresinde yer alan bu ilahî buyrukların bir kısmına dikkatlerinizi çekmek istiyorum:2
“GERÇEK ŞU Kİ, bu Kur'an o dosdoğru olan yolu göstermekte; dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan müminlere, ödüllerinin çok büyük olacağını müjdelemektedir.”
“Biz her insanın kaderini boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. (Ve şöyle deriz:) Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.”
“Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üslenmez.”
“Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilik yapmalarını) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz.”
“Sakın Allah ile birlikte bir ilâh daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terkedilmiş olarak kalırsın.”
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!” diyerek dua et. Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.”
“Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.”
“Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun. Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür.”
“Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.”
“Zinaya yaklaşmayın. Zira o, açık bir hayâsızlık ve çok kötü bir yoldur. Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın.”
“Yetimin malına, kendisi ergenlik çağına varıncaya kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.”
“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”
“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.”
DITIB Hutbe Komisyonu
1 İsrâ, 17/1
2 İsrâ, 17/9-38 arası muhtelif ayetler