Ölüm, her insanın dünyada bir süre yaşadıktan sonra karşılaşacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Ancak ölüm bir yokoluş değil sadece dünya hayatının bitişidir.
Bu bitişten sonra, ayette ifade edildiği üzere “bitmeyen zamanlar boyu” devam edecek ahiret hayatı başlayacaktır. Her insan doğduğu, diğer bir ifadeyle, Allah onu varlık alemine getirdiği andan itibaren sonsuz hayatına başlamıştır ve bir imtihan süreci yaşamaktadır.
Bu sürecin sonunda ‘ölüm’ adı verilen geçiş anından sonra, mahşer günü Rabbimiz’e hesap verecek ve O’nun takdir ettiği şekilde ahiret hayatında yaşamaya devam edecektir.
İnsan Asla Yok Olmaz
Allah insanları belli bir kader üzerine yaratmıştır. İnsanın dünyada ne kadar yaşayacağı daha kendisi doğmadan saatine, dakikasına kadar bellidir ve bu süre dolduğunda dünya hayatı bitecektir. Dünya hayatında bedenenen bir son olsa da ölümün ardından ahiretteki sonsuz hayat başlayacağı için yaşam ahiret hayatında devam edecektir. İnsanın bu yaşamının azapla mı, yoksa nimetler içinde mi geçeceği ise, dünya hayatında, Allah'ın bildirdiği Kuran ahlakına bağlılığına ve Allah'ın rızasını gözetmesine bağlıdır. Bütün bu sistem, kainat, dünya, insan ve insana yönelik yaratılan herşeyin sebebi, sonsuz yaşam olan ahirete yöneliktir. Allah, insanı bir amaçla yarattığını, bu dünyadaki kısa yaşamından sonra Kendisi’ne döndürüleceğini şöyle bildirmektedir:
“Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” (Müminun Suresi, 115)
Ayette bildirildiği üzere, her insan Allah’a kesin olarak döndürülecektir. Bu Allah’ın vaadidir. Yüce Allah, bu ölümün ardından insanların tümünü yeni bir yaratılışla tekrar diriltecektir. O gün, inkar edenler ile iman edenlerin kesin bir ayrılışla ayrılacakları, mahşer gününün kalabalık ve bir o kadar da ürkütücü ortamını yaşayacakları ve bölükler halinde ebedi yurtlarına sevk edilecekleri gündür.
“İnsanların, Alemlerin Rabbi İçin Kalkacağı Gün”
Kuran'da, evrendeki tüm yaratılmışların yanında, evrenin kendisinin de bir ölümü olduğu haber verilir. Ölümlü olan yalnızca insan değildir. Tüm hayvanlar ve bitkiler de ölür. Hatta gezegenler ve yıldızlar da… Ölüm evrendeki tüm yaratılmışların ortak kaderidir. Allah Katında ezelde belirlenmiş olan bir günde tüm insanlar, canlılar, Dünya, Güneş, Ay, yıldızlar, kısacası tüm maddesel varlıklar yok olacaktır.Kuran'da bu güne "kıyamet" (kalkış günü) adı verilir; bu gün, "insanların, alemlerin Rabbi için kalkacağı gün" dür. (Mutaffifin Suresi, 6)
Kuran’da bildirildiği üzere Sur'a ikinci kez üfürülmesiyle birlikte insanlar toplanarak, yayılan çekirgeler gibi kabirlerinden dışarı çıkarak Rabbimiz’in huzuruna çıkacaklardır. Ayette bu gerçek şöyle bildirilmiştir:
“Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.” (Kamer Suresi, 7)İnsanların Hesap İçin Toplanmaları
Bu dehşet dolu günün ardından ise hesap günü yaşanacaktır. Bu an, iman etmeyenlerin ömürleri boyunca kaçtıkları, anlamazdan geldikleri, müminlerin ise hazırlanıp bekledikleri hesap anıdır. Allah, bu günü de yarattığı herşeyde olduğu gibi Kendi gücüne ve şanına uygun olarak yaratmıştır. Hesabın gerçekleştirilmesi için melekler saflar halinde dizilirler. O gün, insanlar arasında adaletle hükmedilecek ve konuşacak kişi sadece doğruyu söyleyebilecektir. (Zümer Suresi 69-70)
Kuran'da müminlerin hesap günü yüzlerinin aydınlık ve nurlu olduğu ve Rabbimiz'e baktıkları ise şu şekilde bildirilmiştir:
“Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 11)
İnkar edenlerin suçluluğu ise yüzlerindeki alameletlerden belli olacaktır. Allah, inkar edenlerin o anki ruh hallerini ayetlerde şu şekilde bildirir:
"O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir. Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır." (Kıyamet Suresi, 24-25)
Mayıs 2005 tahminlerine göre dünyada yaklaşık olarak 6 milyar insan yaşamaktadır. Bu sayıya şimdiye dek yaşamış ve bundan sonra da yaşayacak insanların sayısı eklenirse mahşer (diriliş) günü toplanacak insan kalabalığı ve bunun oluşturacağı etkileyici görüntü hakkında bir fikir edinilebilir. İnsanlar biraraya toplanacak ve birbirlerini, olayları, olup bitenleri açıklıkla görüp anlayabileceklerdir. Çünkü o gün, Rabbimiz'in Kuran'da belirttiği üzere, keskin bir görüş hakimdir:
"Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir." (Kaf Suresi, 22)
Hesap Anı
Genellikle insanların hayatları için bir dönüm noktası olacağına inandıkları belirli olaylar vardır. İyi bir üniversiteye girmek, diploma almak, iyi bir iş sahibi olmak gibi... Bu ve buna benzer planları olan insanlar, amaçlarına ulaşacakları ana kadar gün sayıp, pek çok hazırlığı o anı hedefleyerek yaparlar. Bu insanların yaşamlarının o kesitinde sadece bu hedef vardır ve yalnızca bu amaç doğrultusunda yaşadıklarını söylemekten de çekinmezler. Bunlar kuşkusuz doğal isteklerdir, ancak insanların esas yaratılış amacı Allah'a kulluk etmektir. Bu da Kuran ahlakını yaşamakla yerine getirilebilir. İşte insan nasıl yukarıda saydığımız hedefler için hiç durmadan çalışıyorsa, yaratılış amacına uygun olarak hareket etmeli ve sonsuza kadar kalacağı ahiret hayatı için de yoğun çaba göstermelidir. Ancak bu çabayı dünya hayatında ulaşacağı bir hedef ile kıyaslamak pek akılcı bir düşünce olmayacaktır. Çünkü dünya hayatında belirlediği hedeflerin sonunda elde ettiği her türlü kazanç, kendisiyle birlikte bir gün mutlaka bitecektir. Ayrıca elde edilen menfaatler ne kadar fazla olursa olsun, bunun ahiret için bir faydası olmayacak, bu uğraşı içindeyken de mahşer vakti, hergün biraz daha yakınlaşacaktır. Geçen her saat, her dakika, hatta her saniye ölüme, yeniden dirilişe ve hesaba doğru atılmış yeni bir adımdır. Bu ilerleyişi durdurmanın ya da geri çevirmenin yolu yoktur ve tüm insanlar bu yolu izleyeceklerdir.
Sonsuz kudret sahibi olan Allah Kuran'da, insan yaşamının her geçen gün bir sona doğru gittiğini şöyle haber vermektedir:
"Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın." (İnşikak Suresi, 6)
İnsanlar Yapayalnız Sorguya Çekilirler
Hesap gününün bir başka özelliği de, insanların hesaba "tek olarak, yapayalnız" çekilecek olmalarıdır. Hem dünyada hem ahirette yakınlarından yardım göreceğini umanlar, hesap günü onlardan uzaklaşacak ve tek başlarına hesap vereceklerdir. Rabbimiz, Kuran'da şöyle haber vermiştir:
"Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir." (Meryem Suresi, 95)
Hesap anı insanlar için zorlu bir gündür çünkü yalnız kalmak çoğu insanın -özellikle zorluk anlarında- en fazla çekindiği duygulardan biridir. Tek başına bırakılmak dünya şartlarında dahi insanlar için en büyük azaplardan biridir. Böyle durumlarda genellikle ailelerinden yardım bekleyen insanların yanında, o gün kendi aileleri de dahil olmak üzere güvenebilecekleri, yardım alabilecekleri hiç kimse olmayacaktır. Bu gerçek bir ayette şöyle haber verilmiştir:
"Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da." (Müminun Suresi, 101)
Amel Defterlerinin Verilmesi
İnsanın dünya hayatı boyunca yaptığı herşey, kendisinin göremediği ancak Yüce Allah'ın Kuran'da buyurduğu üzere sağ ve sol tarafında bulunan melekler tarafından kaydedilir. Hesap anı için hazırlanan defterler din gününde insanlara sunulur. Kişi yaptıklarının hiçbirini reddedemez, çünkü yaşadığı her an, amel defterine kaydedilmiştir. Herkes kendi defterinden, ahiret için neler hazırladığını öğrenir. Rabbimiz'in kimseyi zerre kadar haksızlığa uğratmadığı ve bir hardal tanesi kadar küçük bir iyiliğin dahi hesaba katıldığı bu anda, müminlerle, inkar edenlerin tavırları çok farklıdır.
Ayette bildirildiği üzere o gün Müminlerin amel defterleri sağ yanından verilecektir. Müminlerin bu sevinç ve coşkularına karşın, defterleri sol yanlarından verilen inkarcılar kahredici bir utanç ve korku içindedirler:
“Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse. O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek. Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. Kimin de kitabı ardından verilirse. O da, helak (yok olmay)ı çağıracak. Çılgın alevli ateşe girecek. Çünkü o, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi. Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı. Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendi.” (İnşikak Suresi, 7-15)
Cehennemin Gösterilişi
Tüm yaşam muhasebesinin yapıldığı bu günde, herkes dünyada yaptıklarının hesabını verir. Cehenneme gireceğini anlayanlar, kısacık bir ömrü sonsuz bir hayata tercih etmenin verdiği acıyı yaşarlar. Onlar kendilerine azabın dokunmayacağını, kıyamet gününün gerçekleşmeyeceğini ve yaptıklarının karşılıksız kalacağını zannederken ölüm ve ardından gelen sorgulamadan sonra sonsuza kadar kalacakları yere gideceklerdir. Kuran’da bildirildiği üzere, sorgulamanın ardından insanlar birbirlerinden hemen ayrılmazlar. Müminler cennete sevk edilmeden önce onlara da iman etmeyenlerle birlikte cehennem gösterilir. O gün mümin ya da inkarcı, tüm insanlar cehennemin çevresinde diz çökecektir. Herkes cehennemin korku salan uğultusuna ve içindeki tüyler ürpertici görüntülere şahit olacaktır. Ancak müminler burada kalmayıp cennete gidecek, iman etmeyenler ise ebedi olarak kalacakları cehenneme gireceklerdir. Ayetlerde şöyle bildirilmektedir:
“Sonra Biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz. Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır. Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.” (Meryem Suresi, 70-72)
Elbette sonsuz merhamet sahibi Allah'ın müminlere cehennemi göstermesinin birçok hikmeti vardır. Cehennemin durumunu yakından gören müminler, Allah'ın kendilerine verdiği imanın ne kadar büyük bir nimet ve müjde olduğunu birkez daha anlayabilecek ve şükredecekledir. Çünkü ayetlerde bildirildiği üzere, cehennem dehşet verici bir görüntüye sahiptir. O azaptan kurtulmuş olmak insan için büyük bir nimet ve şüküre vesile olacaktır. Müminler cehennemi görmekle, cennetin ne kadar büyük bir nimet olduğunun kıyasını yapma imkanına sahip olurlar.
Asıl Hayat Ahirettedir
Yüce Rabbimizin, ortalama 60-70 yıllık dünya hayatındaki salih amellerine karşılık kullarına sonsuz cennet yaşamı vaat etmesi, çok büyük bir nimettir ve O’nun lütfundandır. İnsan bu lütuf ve nimetlerin şükrünü çok iyi yapmalı ve ölümden sonraki asıl yaşamında sonsuz cennet hayatıyla şereflendirilebilmek için dünya hayatındaki imtihanı boyunca ciddi bir çaba harcamalıdır. Çünkü Kuran ahlakına uygun bir yaşam sürmediği takdirde hesap günü Allah Katında küçük düşebilir ve sonsuz cennet hayatı yerine sonsuz azapla karşılık görebilir. Rabbimiz asıl hayatın ahirette yaşanacağını şöyle bildirmiştir:
“Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.” (Ankebut Suresi, 64)
Sonsuzluğu Anlayabilmek
Allah dünyadaki herşeyde bir sınır yaratmıştır. Her işin ya da her ölçünün bir sonu vardır. Bu nedenle "sonsuz" kavramını anlayabilmek için üzerinde düşünmek ve bilinen bazı ölçülerle kıyaslamak gerekir.
Sonsuz zaman deyince genellikle insanların aklına yüz bin yıl, bir milyon yıl ya da bir milyar yıl gibi rakamlar gelir. Bu sürelerin çok uzun olduğu, asla tükenmeyeceği düşünülür. Sonsuz uzaklık deyince de yine genellikle akıllara yüz bin ışık yılı, bir milyon ışık yılı ya da bir milyar ışık yılı gibi uzaklıklar gelir.
Oysa bunlar son derece sınırlı düşünceler ve kavramlardır. Şöyle bir örnekle sonsuzluğun ne derece olağanüstü bir büyüklük olduğunu vurgulayabiliriz: Yüz katrilyon insan olsa (ki şu anda dünya nüfusu yalnızca 6 milyardır), tüm hayatları boyunca gece gündüz hiç durmadan sayı saysalar, üstelik yüz katrilyon yıl ömürleri olsa ve ömürleri boyunca başka hiçbir iş yapmadan bu işle uğraşsalar, yine de sonsuzluğa ulaşamazlar. Çünkü sonsuzluk, hiç bitmeyecek, başı ve sonu olmayan bir büyüklüğü ifade eder.
Böyle bir büyüklüğün ahiret hayatında vaadedilmesi de Yüce Allah’ın hikmetli yaratışının örneklerinden sadece biridir. İman etmeyen insanların en çok korktukları konuların başında ölüm geldiği için, genellikle dünya hayatında çok uzun yıllar hatta sonsuza kadar yaşama hırsı içinde oldukları görülür. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:
“Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir." (Bakara Suresi, 96)
Ancak Rabbimiz insanların tüm istek ve tutkularının karşılığını dünya hayatında yaratmasına rağmen yalnızca sonsuzluk isteğinin karşılığını yaratmamıştır. Acıkan insanın yemek yiyerek, uykusu gelen insanın uyuyarak ya da susayan bir insanın su içerek tatmin ettiği nefsinin dünya hayatında bir tek sonsuzluk isteği tatmin bulmayacaktır. Çünkü Allah sonsuzluk hissinin karşılığını yalnızca ahirette yaşatacaktır. Kuran’da Allah’ın bildirdiği ahlaka göre yaşayanlar sonsuz cennet hayatı ile müjdelenirken, Allah’ın ayetlerini inkar edenleri sonsuz cehennem hayatında azabın beklediği haber verilmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
“Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, işte onlar ateşin arkadaşlarıdır; onda sonsuzca kalacaklardır.” (Araf Suresi, 36)
“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır.” (Araf Suresi, 42)