-Ey Cebrail seni kim yarattı?
-Sen yarattın ya Rabbi. Her şey senin ve sen her şeyi yaratansın... Bense, güçsüz ve ihtiyaç sahibi bir mahlukum.
Konuşmadan sonra bir onsekizbin yıl daha geçti... Yüce Allah yine sordu:
-Seni kim yarattı?
-Ya Rabbi, beni yaratan; öldürmeye ve diriltmeye kudreti olan Sensin. Bense kuvveti hiç bir şeye yetmez biçareyim.
Üçüncü onsekizbin yıl da geçti...
-Ey Cebrail, ben kimim, sen kimsin?...
-Allahım sen her şeyin yaratıcısı ve sahibi; bense bir kulcağızım.
Bu cevabımın peşinden bir merakımı dile getirdim:
-Ya Rabbi benden üstün bir varlık halkettin mi?
-Karşına bak, buyurdu...
Yüce emre uyarak gösterilen yere baktığımda bir nur gördüm. Ama nasıl bir nur? Güzelliğine hayran kaldım. Dört tarafında da dört ayrı nur?
-Allahım, gözlerimi alan bu harika aydınlık da ne?
-Seni, ne kadar melek varsa hepsini ve bütün her şeyi aşkına yarattığım nur!... O, en aziz kulum ve Peygamberimdir. O, canlı cansız her şeyin en üstünü ve en hayırlısı olan Muhammed Mustafa'dır "sallallahü aleyhi ve sellem". Sordum:
-Ya çevresindeki nurlar?
-Sağındaki Ebu Bekr-i Sıddik, solundaki Ömer ibni Hattab, önündeki Osman bin Affan, ardındaki Ali İbni Ebi Talib'dir. "Radıyallahü teala aleyhim".
-Ya Rabbi; bu beş kişinin diğer insanlardan üstün bir tarafı olmalı!
-Bu beşi kendime dost seçtim. Onları seven beni sevmiş, düşmanlık eden bana düşman olmuş olur. Bunları sevenleri cennete, sevmeyenleri cehenneme koyacağım...