paylaş
FaceBook

Bir gün adamın biri Musa peygambere geldi:

"Ya Musa, ne olur dua et de ben hayvanların dilinden anlayayım ve bundan kendime hisseler çıkarayım" dedi.

Hz. Musa: "Yürü, işine git, kaldıramayacağın yükün altına girme, bu halin senin için daha hayırlıdır" dedi.

 

Adam ısrar etti: "Ya Musa, ne olur hiç değilse kapımda yatan köpekle horozun dilini anlayayım" dedi.
Musa (as) her ne kadar bundan vazgeçmesi için uğraştıysa da, ısrarı karşısında konuda onun için duada bulundu. Adam sevinerek evine döndü. Ertesi sabah hizmetçisi sofrayı kurarken bir parça ekmek fırlayıp düştü. Horoz koşarak bunu

kaptı. Köpek onun davranışına kızdı:
"Be horoz, bu yaptığın doğrumu? Sen buğday da yiyebilirsin, başka küçük taneleri de. Bense bu kapıda ekmekten başka bir şey yeme imkanına sahip değilim, neden benim rızkımı kapıyorsun?" dedi.
Horoz cevap verdi: "Haklısın fakat hiç tasalanma, yarın bizim ev sahibinin eşeği ölecek, sen de böylece karnını iyice doyurursun" dedi.
Bunu duyan adam, hemen eşeği pazara götürerek sattı. Ertesi sabah yine onları izlemeye başladı. Köpek horoza sitem ediyor: "Yahu horoz kardeş, hani eşek ölecekti, biz de karnımızı doyuracaktık, ne oldu?" diyordu.
Horoz: "Eşek ölmesine öldü, lakin başka yerde; çünkü sahibimiz onu sattı. Fakat sen hiç merak etme, yarın at ölecek, daha büyük ziyafete konacaksın" dedi.


Bunu duyan adam ahıra koştu, atı pazara götürüp sattı. Sevinerek evine döndü: "Bu hayvanların dilini öğrenmek çok iyi oldu, böylece zarardan kurtuldum" diye düşünüyordu.
Ertesi sabah, tekrar köpekle horozun yanına yaklaştı. Köpek yine kızıyordu: "Yahu horoz, bu sefer de dediğin çıkmadı, yoksa sen de mi yalana başladın?" dedi.
Horoz: "Hayır, ben yalan söylemedim, at ölecekti lakin sahibimiz onu da sattı. Fakat merak etme, yarın onun çok değerli hizmetçisi ölecek, o zaman onun hayrına yemekler, helvalar verilecek, hepimiz doyacağız" dedi.
Bunu duyan adam hiç vakit kaybetmeden hizmetçisini götürüp sattı, durumdan gayet memnundu.
Ertesi gün yine köpekle horozun konuşmalarına kulak verdi.

 Köpek bu defa çok kızgındı: "Yalancı horoz! diyordu, hani hizmetçi ölecek bu sayede karnımız doyacaktı, günlerdir beni yalanlarınla avutup duruyorsun, bu sana yakışır mı?"
Horoz: "Ben yalancı değilim ve yalan söylemem.. Hizmetçi gerçekten öldü, lakin burada değil, başka yerde.. Çünkü sahibimiz onu da sattı. Fakat hiç iyi etmedi. Çünkü bu sefer sıra kendine geldi. Zira ilkin kaza-bela eşeğe gelecek, böylece sahibimiz kurtulmuş olacaktı. Eşeği satınca, onun yerine ata geldi; atı da satınca köleye geldi. Köleyi de sattığından bela ona gelecek. Sıra kendisinde, yarın sahibimiz ölecek, o sayede hepimiz doyacağız" dedi.
Bunu duyan adam ah vah etti, ama iş işten geçmişti. (Mesnevi, III, beyit: 3266 vd.)

AÇIKLAMA:
Geleceğimizi ve kaderimizi önceden bilemeyiz. Bu konudaki merak bir dereceye kadar normal karşılanabilir. Ama bunun için şartların zorlanması doğru değildir. Hele hikayemizde olduğu gibi, yakın gelecekte olacak şeyleri sıra dışı yollardan öğrenip, bu bilgiyi tamamen şahsi çıkarları için, üstelik başkalarının zararına olacak şekilde kullanmak tamamen ahlak dışı bir tavırdır.
Hz. Mevlana hikaye arasında şöyle der: "Malını kaçırdı ama iyi bil ki kendi kanına girdi. Bir ziyana uğramak, bir çok ziyanları def edecekti. Cismimiz, malımız canlarımıza fedadır; canımıza gelecek bela, cismimize, malımıza gelir."
Bu anlayışın etkisiyle olmalı ki; evlerde tabak, bardak gibi şeyler kırılınca: "Zararı yok, gelecek kazayı def eder" derler. Onun için insan bir musibete uğrayınca, bağırıp çağırma yerine, onun belki de daha büyük bir felaketin önleyicisi olduğunu düşünerek teselli bulmalıdır.
Bu konuda şöyle inanışlar vardır: "Sadaka, belayı def eder ve ömrü uzatır. Sadaka kötü ölümü önler. Sadaka Allah'ın gazabını teskin eder."

883">