paylaş
FaceBook

http://islamisigi.de/images/onmenuresimleri/Melekler-ve-gorevi.png

İslam dininde Cebrail (as), Hz. Peygambere (asm) ilâhî emirleri bildiren vahiy meleğidir ve dört büyük melekten biridir.

Müslüman dilcilerin çoğu, muhtemelen hadis mecmualarındaki bazı rivayetlere (Müsned, 5/15-16; Buhârî, Tefsir, 2/6, 16/1) dayanarak Cebrail'in, "Allah'ın kulu" anlamına gelen İbrânîce asıllı bir kelime olduğunu kabul ederken bazıları da "Allah'ın gücü" demek olan Arapça ceberûtullah tamlamasından geldiğini ileri sürmüşlerdir. Cebrail'in "kuvvet" mânasına gelen cebr ile alâkası dikkate alınarak bu anlamı da kapsadığı düşünülebilir.

İbrânîce’de “cebr” abd, yani kul ve köle anlamına; “îl” de ilâh ve Allah anlamına geldiğinden Cebrâîl, ikisinin birleşmesiyle “Abdullah” yani Allah'ın kulu anlamına gelir.

Cebrail, Allah katında diğer meleklere göre çok daha itibarlı, ikram, izzet, şeref ve hürmet sahibi bir kuldur. Allah, Bakara suresindeki bir ayette kendi isminden sonra onun ismini zikr etmekle onun bu itibarını açıkça göstermektedir.

İlgili ayetlerde belirtildiğine göre Cebrail karşı konulamayan müthiş bir güce, üstün bir akla ve kesin bilgilere sahiptir; "arşın sahibi" nezdinde çok itibarlıdır ve meleklerin kendisine mutlaka itaat ettiği şerefli bir elçidir. (Necm 53/5-6; Tekvîr 81/19-21)

Hz. Meryem'e normal bir insan şeklinde görünerek rabbinin elçisi olduğunu ve ona temiz bir erkek çocuğu bağışlamak için geldiğini söylemiş (Meryem, 19/17-19), Hz. İsâ doğduktan sonra, Allah'ın emriyle ona destek olmuş, Hz. Peygamber'e Kur'ân-ı Kerîm'i vahyedip öğretmiştir.

Hz. Peygamber onu bir kere "açık ufuk'ta, bir kere de "sidretü'l-müntehâ'da aslî hüviyetiyle görmüştür. İnkarcılara karşı Hz. Peygamber'in dostu, müminlerin destekleyicisidir. Kadir gecesinde meleklerle birlikte yeryüzüne iner, âhirette insanlar hesaba çekilirken mahşerde saf saf dizilen meleklerin yanında bulunur. (bk. M. F. Abdülbâki, Mucem, s. 163, 326)

Varlıkların özel isimleri hususi karakterinin bir simgesi gibidir. Cebrâîl’in diğer meleklere kıyasla kendine has bir çok özelliği vardır. Bu durum onun diğer meleklere kıyasla birçok isimlerle anılmasına sebep olmuştur.

Cebrâil’in isimleri, anlamları ve nedenleri:

Cebrail’in isimleri, Cibril, Ruh, Rûhü’l-Kudüs, Rûhü’l-Emin, Rûhullah, Rûhü’l Hak, Namus-u Ekber’dir.

Araplar ise Cibrîl kelimesini sekiz ayrı şekliyle de söylemişlerdir. Bunlardan en meşhuru dörttür. Cebrâîl, Cebreîl, Cebrîl, Cibrîl. Diğerleri de Cebraiyl, Cebrail, Cebral ve Cebrîn şeklindedir.

Arapça’nın dışındaki bazı dillerde de “Gabriyel, Gabraiyl, Gabril” şeklinde isimlendirilmektedir.

“Cibrîl”

Cibrîl’de Cebrâil gibi İbrânîce “Allah’ın kulu” manasına gelen bir isimdir. Yani aynı şekilde “kul” manasına gelen “cibr” ve “Allah” manasına gelen “il” kelimesinden meydana gelmiştir.

Bazı tefsirciler ise Cibrîl’in "Allah’ın ceberûtu" mânâsına geldiğini söylemişlerdir.

Yani buna göre; Cibrîl ve Cebrâil karşısında hiçbir kuvvetin engellemesine imkân olmayan ve eserlerinde gerek ilmî, gerek amelî bakımdan, her yönüyle üstün bir güce sahip olan melek anlamına gelmektedir.

“Kendisine (o vahyi), kuvveleri şiddetli, mükemmel bir akla sahip olan (Cebrâîl) öğretti. Bunun üzerine (göğe) doğruldu.”(Necm, 53/5-6)

ayeti Cibrîl’in bu özelliği açıklamaktadır.

“Rûh” “Rûhu'l-Kudüs”

Kadir (3-4) ve Meryem (17-19) surelerinde geçen “Rûh” ile Cebrail’in kastedilmiş olması müfessirlerin ortak görüşüdür. Onun bu şekilde, diğer meleklerden ayrı olarak zikredilişi ise, son derece kıymetli oluşundan ötürüdür. Binaenaleyh Hak Teâlâ, “Bir kefede tüm melekler, bir kefede ise Cebrail var” demek istemiştir.

Yahut da Cenâb-ı Hak, Cebrâîl’e olan sevgi ve yakınlığından ötürü, ona mecazi olarak bu adı vermiştir. Bu senin sevdiğine, “ruhum” demen gibidir. (Fahrettin-i Razî, Tefsiri Kebir, ilgili ayetlerin tefsiri)

Onun vasıtasıyla din hayat bulduğu için, “Rûh” adını aldığı söylenmiştir.

Cebrâîl; fevkalade temiz, nezahet ve mukaddes sahibi olduğundan ona “Kudüs” denilmiştir.

Cebrâîl’e; Ruh ve Kudüs isimlerinin birleşiminden oluşan “Rûhu'l-Kudüs” isminin veriliş sebebi "Ruh" ve "Kudüs" isimlerinin verilmesi ile aynıdır.

Aynı zamanda Cebrâîl’e Rûh-ul Kudüs ile aynı manaya gelen “Rûhullah” da denilir.

Cebrâîl’in ruhanî bir varlık oluşu diğer meleklere kıyasla çok daha mükemmel ve şerefli olduğundan Allah, “Rûhü’l-Kudüs” ismiyle vasıflandırmıştır. Allah, Kur'an’da Cebrâîl’i, kendisinden hemen sonra ve diğer meleklerden de önce zikretmiştir.

Cebrâîl, mukarreb melekler arasında da kendisine itaat olunan, mukarreb meleklerin bile emrine göre hareket edip, fikrine başvurdukları itibarlı bir melektir.

Örneğin, Cebrâîl getirdiği vahiy ve ilim, manevi bir gıdadır. Ve Mikâîl’in ise getirdiği maddi rızıklardan daha üstündür. Manevi bir gıda olan ilim, bedenî gıdadan daha şereflidir. Bu sebeple de Cebrâîl, bütün büyük meleklerden daha şereflidir.

Elmalılı Hamdi Yazır “Cebrâîl’e Ruh, Ruhullah, Emin Ruh ve Rûhu'l-Kudüs denilmesi

“Şübhesiz ki o (Kur’ân), elbette çok şerefli bir elçinin (Cebrâîl’in vahiyden ibâret) sözüdür! (O elçi) pek kuvvetlidir; arşın sâhibi (Allah’ın) katında çok i’tibarlıdır. (O Cibrîl,) orada (melekler tarafından kendisine) itâat edilendir; (vahiy husûsunda) çok güvenilendir!” (Tekvîr, 81/19-21)

özellikleri ile tanıtılması dahi bu manayı teyid etmekte ve desteklemektedir.” demektedir. (bk. ilgili ayetin tefsiri)

Din, Cebrâîl (as) ile ortaya çıkıp, hayat bulduğu için “Rûhü’l-Kudüs” ismiyle vasıflandırmıştır.

“De ki: İman edenlere sebât vermek için ve Müslümanlara bir hidayet ver bir müjde olmak üzere onu (o Kurân’ı), Rûhü’l-Kudüs (Cebrâîl) Rabbin tarafından hak ile indirdi.” (Nahl, 16/102)

“Cebrail’in Hz. Peygamber’e (asm) Kur'ân'ı indirdiği gibi sünneti de indirdi.” (Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur 6, 122.)

Beden nasıl ruhla diriliyorsa, din de Cebrâîl’in (as) peygamberlere getirdiği vahiyler ve sünnetler ile hayat bulmaktadır. Böylece insanlar arasında dinin eksiksiz uygulanmasına vesile olmuştur. Onun için Cebrâîl’e “Rûhü’l Kudüs” denilmektedir.

Yahudilerin, Hz. İsa ve annesi Hz. Meryem’in iffetlerine aykırı söylemiş oldukları iftiralarına karşı Hz. İsa (as) ve annesinin iftiralardan uzak ve temiz olduklarını ifade etmek için temizlik ve paklık ruhu anlamına gelen “Rûhü’l-Kudüs” ismi tercih edilmiştir.

Zaten Cebrâîl Hz. Meryem ve Hz. İsa’yı her zaman koruyup, desteklemiştir. Çünkü Hz. Meryem’e ve Hz. İsa’nın doğum müjdesini Cebrâîl getirmiş ve Hz. İsa onun nefhi (üflemesi) ile doğmuş, onun terbiye ve desteğiyle büyümüş, her nereye gittiyse beraberinde gitmiştir.

“Rûhü’l-Emin” ve “Nâmus’u Ekber”

“Hem muhakkak ki o (Kur’ân) gerçekten âlemlerin Rabbinin tenzîli (peyderpey indirmesi) dir. Onu Rûhü’l Emîn (Cebrâîl) korkutuculardan olman için, apaçık Arabça bir lisân ile senin kalbine indirmiştir.” (Şuarâ, 26/192-195)

Cebrâîl, mahrem sırlar olan vahyi getirmekte güvenilir bir elçi olduğu için Rûhü’l-Emin (Emin Ruh), Nâmus’u Ekber ismini almaktad

883">