Melek denilince aklımıza bir tür gelmemelidir. Hayvanlar ve bitkiler aleminin nasıl çeşitleri vardır. Bunun gibi melek cinsinin de çeşitleri vardır. Örneğin bir yağmur damlasına müekkel olan melek, arşa müekkel olan melek cinsinden değildir.
Bir kısım melekler, insanların amellerini yazmakla vazifelidirler. Bu hakikate işaret eden bazı ayetlerde şöyle denilmektedir:
"And olsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz; çünkü Biz ona şahdamarından daha yakınız. Onun sağında ve solunda oturan iki alıcı (melek, onun sözlerini ve işlerini) kaydetmektedirler." (Kaf, 50/16 ve 17; Ayrıca bk. Zuhruf, 43/80; Ra'd, 13/11)
Bu ve benzeri ayetlerde, insnaın Allah tarafından yaratıldığı, içinden geçen her şeyin Allah tarafından bilindiği ve Cenab-ı Hakk'ın insana şah damarından daha yakın olduğu anlatılmakta, daha sonra da melekler tarafından insanın her halinin kaydedildiği dile getirilmektedir ki, ayetin mes'eleye bu şekildeki yaklaşımı, belli manalara ve bilhasa "tevhid" şuuruna dikkat çekmektedir. Yani "Melekler Cenab-ı Hakk'ın yardımcıları değildirler. Onlar sadece yaratma hadisesinin şahitleri ve nezâretçileridirler. Başkalarının olmadığı gibi meleklerin de yaratmaya müdahaleleri yoktur." denilmektedir.
İkincisi: "Biz ona şah damarından daha yakınız." ifadesi ile yine bize, aynı manayı ihtar ediyor. Şöyle ki: Cenab-ı Hakk insana şah damarından daha yakındır. Yani daha insan kendisinden habersiz ve vücudunda olabilecek hadiseler henüz vuku bulmamışken, Allah (c.c.) ona, ondan daha yakın; ilmiyle her şeyi bilmekte ve her şeyden haberdar bulunmaktadır. Ayrıca, madem ki Cenab-ı Hakk insana şah damarından daha yakındır; öyle ise insandaki tasarruflarında onun hiçbir vesile ve vasıtaya ihtiyacı yoktur. Meleklere gelince, onlar sadece ilâhi icraatın alkışçıları ve nezâretçileri durumundadırlar.
Cevap: 2
Melekler insanlar ve cinler gibi Allah’a (c.c) ibadet ve O’nu (c.c) tesbih etmek için yaratılmışlardır. Ve aynı zamanda melekler şuur sahibi olduklarından, Allah’ın (c.c) kâinat kitabındaki isimlerini okuyup tefekkür edip düşünürler.
Kâinatın yaratılışındaki amaç “ibadet”tir. Övgü, şükür, minnet duymak, kısaca “hamd” etmek ibadetin öz bir şeklidir. “Hamd”in en meşhur manası, Allah’ı (c.c) şanına yakışır şekilde anıp, tesbih etmektir.
Allah (c.c) kâinattaki yaratmış olduğu her şeyle kendini tanıttırmak ve sevdirmek istiyor. Elbette Allah’ın kendisini tanıttırmak ve sevdirmek istemesine karşılık şuurlu ve bilinçli bir kulluk gerekir.
İnsanlar ve cinlerin ise kâinatın her tarafındaki muhteşem eserlerin tamamını görmeye imkânları yeterli gelmez. Fakat melekler kâinatın her yerinde bulunabilirler. Tüm harika eserleri görüp tefekkür edebilir Allah'ın isimlerini seyredebilirler. Böylece kendilerine has tesbihleri ile Allah’a (c.c) ibadet ederler.
Gökyüzündeki milyarlarca gezegenden biri olan küçücük Yerküresine dikkatle bakıldığında görülüyor ki magma denilen çekirdeğinde çok yüksek derecelerdeki sıcaklığı saklıyor. Yüzeyindeki yedi kıtası ve dev okyanuslarıyla muhteşem görünüyor. Kıtaları ise dağlarla, vadilerle, nehirlerle, bahçelerle süslenmiş. O bahçeler insanın yüzüne gülümseyen türlü renklerde, şekillerde ve kokularda olan çiçeklerle donatılmış.
Şimdi gözlerimizi gökyüzüne çevirelim. Yıldızlar, gezegenler dünyamızdan çok daha süslü ve muhteşem bir görüntü çiziyor. İnci taneleri gibi dizilmiş bu yıldızları insanlar Hz. Âdem (as)’den beri inceledikleri halde muhteşem donanımlarının ve vazifelerinin acaba kaçta kaçını anlayabilmişlerdir?
Denizlerin dibindeki inci ve mercanların kusursuz sanatını şuursuz balıklar anlayamayacakları gibi, insanların da tüm bu güzelliklere ulaşabilmesi mümkün değildir.
En mükemmel teleskoplarla görülmesi zor olan uzaydaki galaksiler, rengârenk nebulalar, kandil hükmünde olan yıldızlardaki muhteşem sanatlar, Allah'ı zikredecek şuur sahibi varlıkları gerekli kılar. Tüm bu sanatları görüp anlayıp düşünecek takdir edip hayranlığını dile getirecek şuurlu varlıklar ise meleklerdir.
Cevap: 3
“Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir.”(Yasin, 36/82)
“Allah, Samed’dir (her şey her cihetle O’na muhtaç olduğu halde, O hiçbir şeye muhtaç olmayandır)!”(İhlas, 112/2)
• Yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah, yarattığı hiçbir şeye muhtaç olmadığı gibi meleklerine de muhtaç değildir
Allah (cc) sonsuz kudret sahibidir. Sonsuz kudreti ile tek başına her varlığı yaratır. Yarattıklarını istediği şekilde idare eder.
• Meleklerin yaptığı işler, Allah’a yardım değil O’na (c.c) olan ibadetleridir.
Meleklerin büyük bir kısmı sadece Allah’ı (cc) tespih etmek ile vazifelidir. Kâinattaki düzeni sağlamakla vazifeli olan “amele” melekleri ise hem tabiat kanunları (âdetullah) ile ilgilenir hem de Allah’ı zikretmeye devam ederler.
Amele melekleri zerreden en büyük gezegenlere kadar her varlığın idaresindeki kanunların uygulanmasında bizzat bulunup, hizmet ederler.
Meleklerin bu kanunları uygulamaları, onların ibadetleri hükmündedir. Diledikleri gibi yönetme yetkileri asla yoktur. Meydana gelen her bir durum ve vaziyet Allah’ın (cc) kontrolü altındadır. Her şey Allah’ın yaratması ve düzenlemesi iledir.
• Melekler Allah’ın yardımcıları değil, kendisine ait olan mükemmel isim ve sanatlarını görmek için yarattığı hizmetkârlarıdır.
Her güzel güzelliğini görmek ister. Mesela bir sanatkâr eşi benzeri olmayan bir sanat ortaya koyduğunda ondaki güzelliği ilk önce kendisi izlemek ister; ve bundan lezzet alır.
İşte Allah (c.c) hem hayret hem hayranlık uyandıran sanat harikası meleklerini öncelikle kendisi seyreder. Çünkü meleklerdeki yüksek kabiliyet, güzellik ve mükemmellik Allah’a (cc) ait olup sahip Allah’ın (c.c) isimlerinden akseden parıltılardır.
Allah’ın (c.c), meleklerini çalışırken izlemesi, sanatındaki kendi kudretini, rahmetini, idare ve egemenliğini izlemesi demektir. Allah kendi isimlerinin faaliyetlerini meleklerinde seyreder.
Allah’ın (c.c) , meleklerini idare etmesi, ihtiyaçlarını temin etmesi ve bu şekilde onlara lütuflarda bulunmasından gelen bu lezzetin eşi ve benzeri kesinlikle yoktur. Bu lezzet Allah’ın (c.c) kendi yüce zatına layık “mukaddes bir lezzeti” olup insan bunu tabirden ve idrakten acizdir.
• Allah meleklerine muhteşem kanunlarını işlettirerek, onları kendi isim ve sıfatlarına hayran bıraktırır.
Kâinat Allah’ın hayret verici ve olağan üstü sanat eserleriyle dolu muhteşem bir sergisidir. Her bir sanatkâr sanatındaki incelik ve güzellikleri anlayacak ve takdir edecek seyircilerin bulunmasını ister.
İnsanlar ve cinler ise bu mükemmel sergideki takdir edilmesi gereken pek çok sanatı görebilmek için yetersizdirler. Bunun için Allah kâinat sergisinde isimlerini ve sıfatlarını seyredip takdir etmesi için yerin merkezinden yedi kat semaya kadar her yerde bulunabilen melekleri yaratmıştır.
Melekler memur oldukları işleri yapmakla birlikte bu işlerde Allah’ın isim ve sıfatlarını hayranlıkla izliyorlar. Ve Allah’ı hamdüsena ile tesbih edip, sanatını ve icraatını takdir ediyorlar.
Mesela gök gürültüsü, Ra’d meleğinin Allah’ın kudretini ilan eden bir tesbihi hükmündedir. Hem görevini hem de tesbihini yapar.
• Melekler Allah’ın (c.c) izzet ve azametini gösteren perdelerdir.
"İşlerinde akılların hayrette kaldığı O Zâ,t her türlü kusurdan nihayet derecede münezzehtir." (Nevevi)
Allah her işi bizzat kendisi yaptığı halde izzet ve azametine zarar gelmemesi için sebepleri kendisine perde yapmıştır. Çünkü insan yüzeysel bakışı ve dar düşüncesiyle bir takım işleri aslında hiç de basit olmadığı halde basit ve abes görebilir. Ve haşa: “Allah neden böyle küçük işlerle meşgul oluyor?” düşüncesi ile Allah’ın büyüklüğünü idrak edemez.
Hem çok hikmetleri olduğu halde, ilk bakışta çirkin gibi görünen hadiseler vardır. Allah (cc) bu hadiselerde “izzetini” muhafaza için kendisini gizler. Böylece “azameti”nin tenkit edilmesine ve sonsuz “merhameti”nin, merhametsizce eleştirilmesine ve suçlanmasına engel olur.
Çünkü bazı insanlar bu gibi hadiselerin iç yüzündeki güzelliği göremeyip ön yüzündeki çirkinliği Allah’a (cc) -haşa- yakıştıramayarak Allah’ın izzet ve azametini tenkit etmeye kalkarlar. Bundan dolayıdır ki Allah (cc); İzzetine ve azamatine dil uzatılmaması için melekleri ve sebepleri araya perde olarak koymuş böylece insanları bu ağır mesuliyetten kurtarmıştır.
Şu da bilinmelidir ki; melekler Allah’ın (c.c) temiz ve pak perdeleridir. Allah, haksız şikâyetlere maruz kalmamaları için meleklerine de perde olacak sebepler yaratmıştır.
Bir rivayette vardır ki: “Azrail (as) Allah’a (cc) yalvararak demiş ki: “Ruhları teslim alma vazifesinde senin kulların bana küsecekler, benden şikâyet edecekler.”
Allah (c.c) ona cevaben demiş: "Senin vazifene hastalıkları ve musibetleri perde yapacağım. Ta kullarımın şikayetleri onlara gitsin sana gelmesin.”
İşte ölüm geldiğinde nasıl hastalıklar ve musibetler insanlar ile Azrail (as) arasında bir perdedir; Azrail (as) hiç akla gelmez. Aynen öyle de Azrail’in (as) kendisi de bir perdedir. Ta ki ölümdeki hikmetleri, güzellikleri, faydaları göremeyen insanların haksız isyan ve şikâyetleri Allah’ın (c.c) kusur ve noksandan uzak olan “izzetine” ve “azametine” gitmesin.
“Her kim Allah’a, Allah’ın meleklerine, peygamberlerine, Cebrail ile Mikail’e düşman olursa, iyi bilsin ki Allah da o kâfirlerin düşmanıdır.” (Bakara, 2/98 )