Ahmed bin Saidi’l-Abid, babasından rivayet ederek şöyle anlatmıştır: “Bizim zamanımızda bir genç vardı. Allah-u Zülcelal ona çok güzel bir yüz vermişti. Bu genç, devamlı olarak camiye gidip geliyordu.
Aynen onun gibi güzel bir kadın, ona âşık olmuştu. Genç bir gün, yine camiye giderken, o kadın yolunun üzerinde durdu. Genç onun yanından geçerken, kadın ona dedi ki:
Ey genç! Ben bir şey söyleyeceğim. Sonra sen ne istiyorsan yapabilirsin.
Kadının sesini hiç duymamış gibi yanından geçip gitti. Kadın ikinci gün yine böyle yaptı, üçüncü gün yine böyle yaptı. O genç, kadının yakasını bırakmadığını görünce, evine giderek kadına bir mektup yazdı. Besmele ile başlayan mektuba şunlar yazılıydı:
“Benim tarafımdan şunu iyi bil! Bir kişi, Allah-u Zülcelal’ e âsi oldugu zaman, Allah-u Zülcelal ona hilimle davranır. İkinci sefer asi olduğunda, onun günahını hiç kimseye göstermez Üçüncü sefer isyan ettiğinde ve buna devam etme niyetinde bulunduğu zaman, Allah-u Zülcelal ona öyle bir gazaba gelir ki, ne gökler, ne dağlar, ne ağaçlar, yani hiçbir şey o gazabın önünde duramaz.
“Ey kadın! Allah-u Zülcelal böyle kudret ve azamet sahibidir. Ona nasıl âsi olabilirim? Sen: “Yaklaşmakta olan o felaket (kıyamet) gününü de onlara haber ver.” (Mü’min;18) ayet-i kerimesini hiç duymadın mı? Peki, “Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de.” (Mü,min; 19) ayet-i kerimelerini de mi duymadın? Ben bu ayetlerden nereye kaçabilirim? Sen benden ne istiyorsun?”
Kadın da ona bir mektupla cevap verdi ve mektubunda, “Bana bundan biraz daha fazla nasihat et!” Dedi. Genç de şöyle cevap yazdı: “Kendi nefsini, kendi nefsinden muhafaza et.” Kadın bu söz karşısında ağlamaya başladı ve şöyle dedi: “Benim seninle dünyada görüşme imkanım kalmadı. Ancak Allah-u Zülcelal’in huzurunda görüşebiliriz.”
Ve evine girip, ölünceye kadar ibadetle meşgul oldu. Genç, daha sonraları, o kadından bahsederken ağlıyordu. Ona:
Sen, şimdi niye ona bu kadar âşık oldun? Diye sordular. Genç dedi ki:
Ben, Allah için onun umudunu kestim. Allah-u Zülcelal’e zahiri olarak kendimi bıraktım. Fakat kıyamet gününde, Allah-u Zülcelal’den o nimeti kabul etmemekten hayâ ederim. Eğer Allah, onu bana verirse kabul edeceğim.