paylaş
FaceBook

http://islamisigi.de/images/onmenuresimleri/dini-hikayeler-logo.png

Hz. Ömer (r.a) bir gün yine yolları eline dolayıp çölde koyun otlatan bir çobanın yanına gitti… Baktı ki çoban 10-12 yaşlarında bir çocuk. Ama yüzü zührenin sevinci gibi pırıl pırıl… Tepeden tırnağa îmân ve heybet âbidesi bir kul… Hemen o güzel yavruyu yanına çağırdı. Önünde ufak bir tas içinde bulamaç gibi bir yiyecek duruyordu:

-Yavrucuğum, dedi, gel beraber yiyelim!

Çölün insanı arı gibi sokan sıcağın altında ve bunaltıcı hararete rağmen çocuk nafile oruç tutuyordu. Kuruyan dudakları usul usul kıpırdadı:

-Size afiyet olsun, ben oruçlu olduğumdan yemek yiyemeyeceğim!.

Büyükler Büyüğü sordu:

– A çocuğum! Bu sıcakta nasıl oruç tutuyorsun? Buna büyüklerin bile gücü yetmez!.

Kulluk şuuruna eren, gönlü hikmet nuru ile pırıldayan çocuk şu karşılığı verdi:

– Âhiretim için bir azık olur düşüncesindeyim!

Hazret-i Halîfe gönlünden bir “Ah!” etti ve onu daha değişik bir tecrübeye tâbi tuttu ve dedi:

– Bana şu koyunlardan biraz süt verir misin? Çocuk tebessümle cevap verdi:

– İşte buna imkân yok… Hayır! Veremem…
– Ama niçin?

– Şunun için ki bu koyunların sahibi ben değilim bunları ücretle güdüyorum. Efendim bana sütü ne yaptığımı sorar…

– Koyunun sütü yoktu veya döküldü der, efendini kandırırsın!

Çocuğun yüzünde birden celâl şimşeği belirdi ve hiddetle sesini yükseltti:

– Ben belki efendimi bu sözlerle aldatabilirim… Ya sonra? Her an her hâlimize vâkıf olan ve şu anda da konuşmalarımızı işiten Rabbimi nasıl kandırabilirim. O’na nasıl cevap verebilirim? Söyler misin? Çünkü ben O’nun kuluyum ve O’na döneceğiml…

Hazret-i Ömer radiyallâhu anh’ın gözleri yaşlarla doluverdi… Tam istediği gibi birini bulmuştu.. Çölde koyun odatan bir çoban böyle olursa artık şehirde nasıl olmaz..

883">