paylaş
FaceBook

http://islamisigi.de/images/onmenuresimleri/hz-adem-as-logo.png

İLK YASAK / İLK GÜNAH / İLK TEVBE:
Hz. Âdem ve eşine yasaklanan bu ağacın ne olduğu kesin olarak bilinmiyor; çünkü Kur’ân’da beyan edilmediği gibi, hadislerde de bu konuda bir bilgi yok. Sadece şeytanın Âdem ve Havva-ya çirkin yerlerini göstermek için, hangi sözlerle kandırıp vesvese verdiği ifade edilir: "Rabbiniz başka sebepten dolayı değil; sırf melek olursunuz yahut ebedî kalıcılardan olursunuz diye şu ağacı size yasakladı" (7/A-râf, 20) ve "Ey Adem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayacak bir hükümranlığı göstereyim mi?" (20/Tâhâ, 120) diyerek şeytanın onları yanılttığı belirtilir. Cenâb-ı Hakk Cennet-te Âdem-e büyük bir hürriyet vermiş ama buna bir de sınır koymuştur. Bu sınırı aştıkları takdirde, kendilerine zulüm edeceklerdir. Bu yasak ağaç, Cennet-e, yenilmek için değil, insanın hayatını disipline etmek ve bir sınırlama ve kulluk sınavı için konulmuştur. Bununla beraber biz "Dünyayı sevmek, her bir günahın başıdır" hadîsinde bu yasak ağacı tayin eden bir delâlet buluyoruz. Demek Hz. Âdem o zaman dünya sınırlarına yaklaşmamak emri almış ve bundan bir müddet fıtratının gereği olarak yememiştir. (Elmalılı Hamdi Yazır, a.g.e., I, 323-324).
Hz. Âdem, cennette olmasına rağmen yasak ağaca yaklaşmama emri ile denendi. İnsan orada bile başıboş, kuralsız ve sorumsuz değildi. İnsan yeryüzünde, İblis-in serbestçe faaliyet yapabildiği, nefislerin hoşuna gidecek sayısız çekici zevklerin olduğu, saptırıcıların kol gezdiği bir ortamda başı boş olabilir mi? Kuralsız, kanunsuz kalabilir mi? Sorumluluk, hayatın anlamıdır ve devamını sağlayan en önemli ilkedir. Sorumsuzluk ise yokluktur. İnsanın yokluktan kurtulup var olmasını isteyen Yaratıcı, onu yaptıklarından ve emaneti taşıma görevinden sorumlu tutmuştur. Bu, ona değer vermedir, yani adam yerine koymadır. 
Yasak ağaç -Allah daha iyi bilir- yeryüzündeki yasakları/haramları sembolize etmektedir. Rabbimiz bununla insanları kendi haram sınırları konusunda duyarlı olmaya davet ediyor. Yasak ağaçtan yemek, Hz. Adem-in şekavetine/bedbahtlığına sebep oldu(20/117). İnsan tıpkı atası Adem gibi, ister bilerek, ister unutarak Rabbinin yasak ağaçlarından yerse, O-nun sınırlarını çiğnerse ya da hükmüne uymazsa; şekavete düşer, mutsuz olur, hüsrâna uğrar, çok şey kaybeder. 
Günümüzde İblisin yandaşları yeryüzünün her tarafını, işledikleri şerler, sebep oldukları fesatlar, yapageldikleri günahlar  yüzünden  yasak  ağaçlarla  doldurdular. Onlar, sürekli yasak ağaç üretmekte ve onu reklâm ederek pazarlamaktadırlar. Şimdilerde asıl mesele, yasak olmayan ağaçları bulup onların meyvesinden yemek ya da cennetin helâl ağaçlarını yeryüzünde yetiştirmek ve diğer insanlara sunmaktır.
İnsan, diğer varlıklardan üstün kılınmasına rağmen (17/İsrâ, 70), hem unutkan ve zayıftır, hem de yaratılışında olan çamur ve ilâhî ruha meyillidir (4/Nisâ, 28). Hz. Adem, cennette olmasına ve Rabbinin uyarılarına rağmen yasağa uymayı unuttu (20/Tâhâ, 115). İnsan, unutarak veya aldanarak hata yapabilir. Mü-min insana düşen, hatasını İblis gibi savunmak değil; Âdem ve eşi gibi hatasını anlayıp Allah-tan bağışlanma dilemektir. Çünkü Allah, şirkin dışında bütün günahları affeder(4/ 116; 5/ 40; 39/53 vd.).
Hz. Âdem ve Hz. Havva, hatalarını anladıktan sonra şu duayı yapmışlardı: "(Âdem ile eşi) dediler ki: ‘Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz’." (7/A-râf, 23) Yaptıkları bu dua, tevbe edilmeyen küçük günahların bile karşılık göreceğinin, cezaya sebep olacağının delilidir. Öyleyse bütün günahlara tevbe etmeli, sürekli Allah-a istiğfârda (bağışlanma dileğinde) bulunmalı. Peygamberimiz bile her gün sayısız çoğunlukta istiğfâr ederdi (bkz. İbn Mâce, Edeb 57, hadis no: 3815-3817).
İblis, Ademoğluna duyduğu haset yüzünden iğvâsını, her zaman ve her şartta sürdürecektir. İblis de, onun askerleri ve yardımcıları da tatil yapmayacaklar (bkz. 36/Yâsin, 60; 7/A-râf, 16-17; 17/İsrâ, 64 vd.). İblis ve yandaşları en çok müslümanlarla uğraşırlar. Onları Allah-tan, O-na ibadetten, O-nun yolunda harcama yapmaktan alıkorlar. Onlar, müslümanların bütün hayırlı işlerine engel olmaya çalışırlar. 
Allah, Adem-i ve eşini affetti. Çünkü onlar günahlarını itiraf ettiler, hatalarının bağışlanmasını istediler. Yaptıkları yanlışı savunmadılar, Allah-ın emrini beğenmezlik etmediler, O-na karşı kibirlenmediler. İblis ise af dilemediği gibi hatasını da kabullenmedi, Allah-ın emrine karşı istikbar etti. Allah-ın İslâmla gönderdiği hükümlere/ölçülere teslim olduğu ve onları kabul ettiği halde hata edenler, sonra da günahlarına tevbe edenler, tıp Hz. Adem gibi affedilirler. İmanda, ilâhî yasaklarda, Allah-ın hükümleri konusunda pazarlık yapanlar, sonra kendi görüşlerini daha doğru ve üstün görenler, İblisin arkadaşıdırlar.
Hataya düşmenin, günah işlemenin sebebi, başkasının teşviki olsa bile, insanın bizzat kendisi esas suçludur; esas sebep, insanın kendi arzusu, kendi hevâ ve hevesidir. Kimse kimsenin günahından sorumlu olmadığı gibi, kimse bir başkasının yerine kulluk da yapamaz. Herkesin yaptığı kendisine aittir. 
Kadın, insanın asırlar boyu çektiği çilenin sebebi değil; onun yaratılışta kardeşi, insan olmada eşi veya annesidir. Üstünlük cinsiyette veya rütbelerde aranmamalıdır.

883">