İnsanın fânî vücûdu, topraktan yaratıldığı için toprakla gıdâlanır ve neticede toprakta yok olur. Yani aslına döner. Topraktaki bütün elementler, insan vücûdunda az ya da çok mevcuttur. Çünkü insan vücudu, hakîkatte toprağın ayrı bir görünüşüdür. Nitekim Âdem -aleyhisselâm-, topraktan yaratıldığı için “Âdem” diye isimlendirilmiştir.

Hazret-i Âdem’in nesli de asıl itibarıyla topraktan yaratılmıştır. Yeryüzünün muhtelif yerlerindeki topraklar nasıl farklı hususiyetler taşıyorsa insanlar da hem fizîkî hem de karakter ve mizaç bakımından farklı özelliklere sâhiptir. Nitekim Resûl-i Ekrem -sallellâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu hakîkati, bir hadîs-i şerîflerinde şöyle ifâde eder:

“Allah Teâlâ, Âdem’i yeryüzünün her tarafından aldığı bir tutam topraktan yaratmıştır. Bu sebeple âdemoğullarının, o topraklara izâfeten bir kısmı kızıl, bir kısmı beyaz, bir kısmı siyah, bir kısmı da bu renklerin karışımındaki renklerde; bir kısmı yumuşak, bir kısmı sert, bir kısmı iyi huylu, bir kısmı kötü huylu olarak (yani muhtelif istîdâd, husûsiyet ve karakterde) dünyaya gelmiştir” buyurmaktadır. (Ebû Dâvud, Sünnet, 16)

Bilindiği gibi toprakta demir, bakır, alüminyum, fosfor, kalsiyum vb. bir çok element vardır. Bu elementlerin, minerallerin yoğunluğuna ve karışım oranlarına göre toprağın nitelikleri ve türü belirlenir. Toprak bu element ve minerallerin özelliğine göre sertlik, yumuşaklık ve değişik renkler gibi bir takım özellikler kazanır. Buna göre bazı topraklar verimli, bazısı çorak, bir kısmı da kurak ve verimsiz olarak görülür.

Topraktan yaratılmış bir varlık olan insanda da bu elementler farklı miktar ve oranlarda bulunduğundan, toprak ile insanın zâhirî özellikleri arasında münâsebetler vardır. İnsanların ten renkleri de hilkat (yaratılış) toprağının rengine göre belirlenmiştir. Yine insanlar tıpkı toprak gibi kimi sert kimi yumuşak mizaçlı; kimi öğretileni hemen alacak kadar verimli, kimi de ne kadar emek verilse bile öğrenemeyecek kadar verimsizdir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş/ Nebiler Silsilesi – 1