paylaş
FaceBook

http://islamisigi.de/images/onmenuresimleri/54-farz.png

‘Fuhuş, fuhş, fahşa’ kelimeleri sözlükte, aşırı derecede çirkin söz ve davranış, iğrenç işler, büyük günah, edep ve ahlâka aykırı her türlü kötülük ve çirkinlik demektir.

Fâhiş, bu fiilin öznesi (fail ismi) olup ‘çirkin ve ölçüsüz iş yapan’ demektir. Bu fiilleri kadın yaptığı takdirde ona ‘fahişe’ denir.

Türkçe’de aşırı olan şeylere yine aynı anlamda ‘fahiş’ denir. ‘Fahiş fiyat’ gibi. En sık kullanılan şekli ise, bir kadının evlilik dışı ve meslek edinerek bir menfaat karşılığı vücudunu bir erkeğe cinsel tatmin için sunması demektir.

Kur’an bu kelimeyi birkaç şekilde kullanmaktadır: Öncelikle, şeytanın, kendini izleyenlere emrettiği ve güzel gösterdiği ölçüsüzlük ve çirkinliktir:“O (şeytan), size yalnızca kötülüğü, çirkin-hayâsızlığı (fahşayı) ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyi söylemenizi emreder.”[1]

Nisâ sûresi 15. ve 25. ayetlerinde geçen ‘fahişe’ kelimesi zina anlamında kullanılmıştır. Aynı sûrenin 19. âyetinde geçen ‘fahişe’ sözcüğü ise, çirkinlik ve hayasızlık, serkeşlik, geçimsizlik yapma, aileyi bozacak türde edepsizlik veya zina etme, şeklinde anlatılmıştır.

Hz. Lût (a.s.) kavminin (Sodom) işlediği çirkin iş de, yani livata (homoseksüellik) de Kur’an tarafından ‘fahişe’, çok çirkin ve edepsiz bir fiil olarak nitelendiriliyor. İnsanlık tarihinde Hz. Lût (a.s.) kavmine kadar hiçbir toplum bu çirkin işi bu kadar yaygın ve normal hale getirmemişti. Allah (c.c.) onları Hz. Lût (a.s.) eliyle uyardı. Ancak onlar dinlemedi ve hayasızlığa devam ettiler, kadınlarını bırakıp erkeklere yanaştılar. Allah (c.c.) bu ölçüyü aşan kavmi toptan cezalandırdı.[2]

Kur’an’ın ifadesine göre ‘fahşa’nın görüneni de vardır, gizli olanı da vardır. Kimi fahşa olan fiiller açıktan işlenir, kimileri de insanların görmeyeceği şekilde işlenir. Her şeyi bilen ve gören Rabbimiz; ‘Fahşa’nın gizlisini de açığını da yasaklamaktadır, bunlara yaklaşmayın demektedir.[3]

Allah Teâlâ, kutsal kitabında cimriliği de ‘fahşâ’ sınıfına sokmuş ve fakirlikten korkarak, cimrilik etmeyi şeytanın kandırması olarak vasıflandırmıştır: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve çirkin (fahşâ) şeyleri emreder. Allah ise, size kendi katından bağışlama ve lütuf vâdediyor. Şüphesiz Allah'ın lütfu geniştir; O, bilendir.”[4]

Dinimiz, yukarıda sözü edilen her türlü kötü fiili yasakladığı gibi bu fiillere götüren bütün yolları da yasaklamış, insanlara bu yolları açanları çeşitli şekillerde cezalandırmayı kendi görevleri arasında saymıştır. Nitekim ayette, “İffetsizlik ve utanmazlığın (fâhişenin) iman edenler içinde yayılmasını arzu edenler için dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır.” [5]

Ayet-i kerimeye göre iftira atanlar, kötülüğü propaganda edenler ve yayanlar, İslâm maneviyat ve ahlâkına güvensizlik getirenler cezayı hak ederler. Metinde geçen kelimeler, kötülüğün propagandası için kullanılabilecek tüm biçimleri kapsamaktadır. Bunlar, genelevleri açma olabilir; şehvet kamçılayıcı (erotik) hikâyeler, şarkılar, tablolar, film ve piyesler yazma, yayınlama, söyleme ve gösterme olabilir; toplumu ahlaksızlığa iten kulüp ve otellerde her türden karışık toplantılar olabilir. Kur'an-ı Kerim bütün bu yollara başvuranların yalnızca ahirette değil, dünyada da cezayı hak eden suçlular olduğunu ilân eder. O halde, tüm bu ahlâksızlığı yayma ve propaganda etme araçlarını ortadan kaldırmak İslâmî bir görevdir.

Cuma hutbelerinin sonunda okunan şu âyette de üç önemli emir ve üç önemli yasak ifade edilmektedir: “Şüphe yok ki Allah, adaleti, ihsanı (iyilik yapmayı), yakınlara vermeyi emreder. Fahşa’dan (çirkin hayâsızlıktan), münkerden (kötülükten) ve bağy’den (zorbalık ve yoldan çıkmaktan) sakındırır. (O) size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.”[6]

Müslüman toplum ahlâklı ve edepli toplumdur. Bu toplumda ‘fahşa’, ‘fahişe’ ve fuhuş sayılan sözler ve davranışlar pek yaygın değildir. Müslümanlar bu tür işlerden hoşlanmaz ve kaçınmaya çalışırlar. Müminler, onurlu ve haysiyet sahibi kimselerdir. Onlar, İslâm’ın getirdiği fazilet ölçülerine uyarak, söz, eylem ve toplumsal ilişkilerinde düşük, bayağı ve edep dışı şeylerden uzak dururlar. Aile yapısını ve nesilleri tahrip eden, insan psikolojisi ve ahlâkını olumsuz olarak etkileyen, kadının ve erkeğin değerini düşüren fuhşun her türlüsü ile mücadele ederler.

Ancak bir takım insanlar, ne yazık ki çeşitli araçlara başvurarak müminler arasında ‘fahşa, fahişe, fahş’un yayılmasını isterler, bunun için çaba gösterirler. Fırsat buldukça kimilerini fuhşa iterler ve bu işten zevk ve para kazanmaya çalışırlar. Kimileri de ellerindeki kitap, dergi, gazete, televizyon, film ve diğer medya ürünleri ile bu tür fahşa’nın reklam ve ticaretini yaparlar. Kimileri de bunlara engel olmak ve toplumu ve insanları korumak konumunda oldukları halde bunlara göz yumarlar ya da teşvik ederler.

İslâm’a göre ‘fuhuş’ olan bütün bu hayasızlıkları insanlar arasında yaymaya çalışanlara dünyada da ahirette de büyük bir azap vardır.[7]  Evet, Allah (c.c.) bu fuhuş tacirlerinin iki dünyada da azabı hak ettiklerini haber veriyor. Onların dünyada nasıl bir azap kazandıklarını belki biz net olarak göremiyoruz ama kesinlikle cezalandırıldıkları ve dünyada asla mutlu olmadıkları açıktır. Nitekim bu çirkin işlerle uğraşanların hiçbirinin iyi bir yüzü ve iyi bir hali yoktur.

Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'inde fuhuş amelinde bulunanlara uygulayacağı cezayı şu şekilde açıklamaktadır : “Kadınlarınızdan fuhşu irtikâb edenlere (yapanlara) karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer şehâdet ederlerse -onları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar- kendilerini evlerde alıkoyun (insanlara katılmaktan menedin)” buyurdu.[8]  Cenab-ı Hakk, bu âyette (zinâ konusunda) önce kadını zikrettikten sonra, erkeği kadınla birlikte ele alarak şöyle demiştir: “Sizlerden fuhşu irtikab edenlerin (yapanların)  her ikisini de (kınayarak) eziyete koşun. Eğer tevbe edip (nefislerini) ıslah ederlerse  artık onlara (eziyetten) vazgeçin. Çünkü  Allah tevbeleri çok kabul eden, en çok esirgeyendir"[9].

İbnu Abbâs (r.a.) der ki: ‘Bu âyet üzerine, kadın fuhuş edecek olsa hapsedilirdi. Bu esnada ölen ölür, yaşayan evde kalmaya devam ederdi. Bu hal Nûr sûresindeki “Zinâ eden kadınla zinâ eden erkekten her birine yüzer değnek vurun…’[10]  meâlindeki âyet nazil oluncaya kadar devam etti. Böylece Cenab-ı Hakk onlara, önceki âyette temas ettiği ‘yol’u (çareyi) göstermiş oldu. Bundan sonra, fuhuş edene celde (dayak) tatbik edilip serbest bırakılıyordu.’

Resûlullah (s.a.v.) köpeğin semenini, fahişenin mehrini ve kâhinin ücretini yasakladı. [11] Fahişe mehri demek, zina mukabilinde alınan ücret  demektir. Zina dinimizde zaten haramdır. Bunu bir ticaret vasıtası yapmanın meşru olmayacağı açık ise de, Resûlullah (s.a.v.) buna daha da açıklık getirerek, fuhuş mukabili alınacak paranın haram olduğunu muhtelif beyanlarda tekrar etmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) kıyamete doğru fuhşun artacağını, bu sebeple bu olumsuzluklardan kurtulmak için sünnete sarılmamızı şöyle buyurmuştur: “Fuhuş ve cimrilik ortalığı sarmadıkça, emin ve güvenilir kimseler aşağılanıp, hainlere itimat edilmedikçe,  insanların ileri gelenleri, eşrafı helak olup,  insanların en düşük olanları, ayakaltında bulunan, (adı sanı duyulmamış) bilinmeyen kimseler zuhur etmedikçe kıyamet kopmaz.” 

Bir diğer hadislerinde: ‘(Bir gün) Ey Allah'ın Resûlü! Emr-i bi'l-ma'ruf ve'n-nehy-i ani'l-münker'i ne zaman terketmeliyiz?’ diye sorulmuştu. Resûlullah (s.a.v.) şu cevabı verdi: “Aranızda, sizden önceki milletlerde zuhur etmiş olan şeyler zuhûra başladığı vakit.” Biz: ‘Bizden önceki ümmetlerde ne zuhûr etmişti?’ diye sorduk. “Hükümdarlık küçüklerinizin elinde olduğu, fuhuş (her çeşit çirkin ve kirli işler) büyüklerinizce işlendiği, ilim de rezillerinizin eline geçtiği vakit.” buyurdular. Bu hadisi şeriften de anlamaktayız ki kıyamete doğru fuhuş artacak, hayâsızlık, çirkin işler had safhaya ulaşacaktır. Bu durum karşısında bu olumsuzlukların şerrinden ve belalarından korunmak gerekmektedir. Bunun yolu da dinimizin bizden istediği emirleri itina ile yerine getirmektir. Bu yüzden fuhuş ile ilgili ayette Cenab-ı Hakk : “Zinaya yaklaşmayınız; çünkü o, açık bir kötülük (fâhişe), çok kötü bir yoldur.” [12] buyurmaktadır.

Fuhuş Hastalığından Kurtuluş Yolu

Müminler izzet ve şereflerini, haysiyet ve insanlıklarını, aile ve nesillerini, çağımızın bu hayasız hastalığından ancak İslâm’ın getirdiği ölçülere uyarak, onları ahlâk haline getirerek koruyabilirler. Fuhuş, aslında şeytanın çağırdığı bir tuzak ve yoldur. Aklı başında insanlar bu ezeli düşmanlarının böylesine kurnaz ve tehlikeli oyunu karşısında uyanık olmak, onun çirkin davranışları sevimli gösterme tuzağına düşmemek zorundadırlar.

Bu çirkin fuhuş bataklığından kurtulmanın diğer bir yolu gençleri zamanı geçmeden evlendirmektir. Evlenen insanlar bedeni ihtiyaçlarını helal bir şekilde giderdikleri için fuhuş gibi olumsuzluklara tenezzül etmemektedirler. Elbette dinimiz evli olsa da olmasa da bu durumdan kaçınmamızı istemektedir. Evlenemeyen insanlara yardım elimizi uzatarak, gerek maddi gerekse de manevi destekle onların evlenmesini sağlamalıyız. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur: “Evlenmeye gücü yetip de evlenmeyen benden (benim ümmetimden) değildir.”[13]

Evliliğin insan üzerindeki sosyal, ahlâkî ve bedensel yararlarını inkâr etmek mümkün değildir. Kur'an-ı Kerim bu sosyal hikmete parmak basarak şöyle demektedir: “Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı...” [14]  Evliliğin sağladığı yararlardan biri de toplumun ahlâkî çözülme ve bozukluktan uzak kalmasıdır. Evlilik sayesinde kişiler sosyal bozukluklardan kendilerini kurtarırlar.

Hz. Peygamber (s.a.v.), evliliğin sağladığı yararları, bir grup gence hitapları sırasında şöyle dile getirmişlerdir; “Ey gençler, sizden evlenmeye gücü yeten kimse hemen evlensin; zira evlilik gözü haramdan en iyi koruyan ve tenasül uzvunun en sağlam kalesidir. Evlenmeye imkânı olmayan ise oruç tutsun; zira oruç şehveti kırmaktadır..”[15]

Yine evliliğin faydaları arasında toplumun hastalıklardan uzak kalmasını, kişinin rûhî ve nefsi bir rahatlığa kavuşmasını zikredebiliriz. Bu tedbirler sayesinde toplumun fertleri zinânın bir sonucu olarak ortaya çıkacak olan bulaşıcı hastalıklardan kurtulmuş; hayâsızlığın yayılması önlenmiş ve harama giden yollar kapanmış olur.

[1] Bakara sûresi, 2/169.
[2] A’râf sûresi, 7/184.
[3] En’am sûresi, 6/151.
[4] Bakara sûresi, 2/268,
[5] Nûr sûresi, 24/19.
[6] Nahl sûresi, 16/90.
[7] Nûr sûresi, 24/19.
[8] Nisa sûresi, 4/15.
[9] Nisa sûresi, 4/16.
[10] Nur sûresi,24/2.
[11] Buharî, Büyû 113; Müslim, Müsakat, 39; Muvatta, Büyû, 68; Tirmizî, Büyû, 46.
[12] İsrâ' sûresi,17/32.
[13] Beyhakî ve Taberanî.
[14] Nahl sûresi, 16/72.
[15] Buhâri, Savm, 1, Nikâh, 2, 3; Müslim, Nikâh,1, 3; Ebû Dâvûd, Nikâh, 1, İbn Mâce, Nikâh, 1

islamisidi.de

883">