Cenabı Hak, onun ismi şerifini ta ezelde kendi ismi şerifiyle beraber zikretmiş ve Levh-i Mahfuz’a “Lailahe ill
Muhammedür-Rasulullah” şeklinde nakşetmiştir.
Hazreti Adem (a.s), cennetten çıkarılıp dünyaya gönderildiğinde Rabbimiz’e bağışlanması için senelerce dua etmiş, Arafat Dağı yakınlarındayken Levh-i Mahfuz’da asılı duran “Muhammed” ismini hatırlayarak, “Muhammed Mustafa (s.a.v) hürmetine” af talep etmiştir.
Bunun üzerine ALLAH (c.c), ona mağfirette bulunmuş ve şöyle buyurmuştur:
“Ey Adem; o bana mahlukatın en sevgili olanıdır. (Dua edeceğin zaman) onun hakkı için bana dua et. (Çünkü şu an onun hakkı için ettiğin dua sebebiyle) ben seni bağışladım. (Bilesin ki), şayet Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım.” (Hakim, Müstedrek, II, 672; Beyhaki, Delail, V, 488-489)
Adem peygamber ve Havva annemizin bağışlanıp birbirlerine kavuştukları bu tepe, akın akın hacca giden müminler için de tüm günahlarından arınma yeridir.
En güzel örnek; Efendimiz (s.a.v)
Yüce bir ahlak üzere, hidayet rehberi ve alemlere rahmet olarak gönderilmiş Kainatın Efendisi (s.a.v) güzel ahlakıyla, Kur’an’ı en layıkıyla yaşayıp hayatına tatbik etmiştir. İstikameti ve iki cihana bakış açısıyla insanlar için en güzel örnektir. Efendimiz’in eşsiz ahlakıyla ilgili Ahzap suresinde mealen,
“ALLAH’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve ALLAH’ı çok zikredenler için Efendimiz’in ahlakının güzel bir örnek teşkil ettiği” belirtilmektedir.
Hazreti Mevlana ne güzel buyurur: “Gel ey gönül. Hakiki bayram, Cenab-ı Muhammed’e vuslattır. Çünkü cihanın aydınlığı, o mübarek varlığın cemalinin nurundandır.”
Semerkand Aile Dergisi